Çok uzun zaman önce kendisini tanıdığımız, oyunculukta iyi bir noktaya gelmiş, yıllardır durmayan bir isim ile beraberiz; Erkan Bektaş. Kendinden hep emin tavrıyla karşıdan görenleri birkaç kez baktıracak aura’ya sahip. Yer aldığı projeleri bir okul olarak görüyor. Bu sayede de öğrenmeye, ilerlemeye çok açık. Şimdilerdeki projesi ise dijital bir iş. Onun heyecanıyla buluştuk Erkan Bey ile, ne de iyi oldu.
RÖPORTAJTUĞÇE ORÇUNUS
FOTOĞRAFONUR DOĞU
FOTOĞRAF ASİSTANLARIYAVUZ ÖZTOPRAK / EBUBEKİR ACUN
STYLING – SİBEL GÜNEŞ
STYLING ASİSTANI – İHSAN ATAKAN DÖNDÜR
SAÇ & MAKYAJ – DEMET ERTEM YILMAZ
Uzun yıllardır tanıdığımız bir yüzsünüz Erkan Bey. Oyunculuk kariyeriniz birçok iyi projeyle dolu. Ankara Üniversitesi oyunculuk bölümünden de oyunculu olmaya dair kararınız anlaşılıyor aslında, nasıl karar verdiniz buna?
Oyuncu olmaya konservatuara girmeden çok önce, lise yıllarında karar verdim. Ankara Lisesi’nin tiyatro kulübünde ilk sahneye çıktığımda anladım yapmak istediğim işin oyunculuk olduğunu. Konservatuara kadar birçok özel tiyatroda kurs gördüm ve özel tiyatrolarda sahneye çıktım. Sonra karar verdim konservatuar eğitimi almaya.
Ama öncelikli olarak tiyatro ile kesişiyor yollarınız değil mi? Nasıl dönemlerdi sizin için?
Tiyatro benim için vazgeçilmez olan. Sahnede olmak müthiş bir duygu. Dizi, sinema setinde de çok keyif alıp heyecan duyuyorum tabii ama tiyatro sahnesinin yeri ayrı. Seyirciyle göz göze olmak, ortak nabzı hissetmek çok başka.
Yer aldığınız dizi ve filmlere değinmek istediğimizde uzunca bir listeyle karşılaşıyoruz. Sinema her zaman sizde de farklı bir yerde midir?
Eğer sıralama yapmak gerekirse öncelik tiyatroda. Kamera işi olunca da öncelik sinemada. Çünkü sinemada her dakika için verilen emek çok daha fazla. TV dünyası çok daha seri üretime dayalı
olduğu için zamanı çok ekonomik kullanmak zorunda. Bu da işlerin kalitesinde ister istemez düşüşe neden oluyor. Sinemada bir karakteri canlandırmak için yeterli vaktim oluyor ve dolayısıyla daha detaylı çalışabiliyorum. Çıkan iş buna paralel olarak daha kaliteli oluyor.
Seslendirme yönetmenliği de yaptığınızı biliyoruz. Hala devam ediyor mu? Bize biraz anlatır mısınız, nasıl oluyor bu iş?
Evet uzun dönem yaptım seslendirme yönetmenliği. Ama şimdilerde yapmıyorum. Benim yaptığım dönemde yerli dizilerimiz dublajlı çekiliyordu. Sonra piyasa sesli çekime geçti ve bir devir bitti.
Safir dizisiyle Kapadokya büyüsüne kapıldınız bir süre, nasıl geçti? Bambaşka bir aurası var oraların değil mi?
İyi ki ‘Safir’ dizisine evet demişim ve bu sebeple iyi ki Kapadokya’da 7 ay geçirme fırsatını yakalamışım diyorum kendime. Otelden her çıktığımda beni gülümsetti Kapadokya. Manzarası, havası, tarihi, insanı, yeniler değil ama eski binaların mimarisi… Her şeyiyle beni büyüledi. Yani Kapadokya deyince: iyi ki…
Biliyorum hepsi başka sizin için ama kariyerinizdeki yükselişi en çok hangi projeyle yaşadığınızı hissediyorsunuz?
Kariyerimde ilk işlerimden biri çok etkili oldu. Büyük şanstı öyle bir işte yer almak. ‘Ihlamurlar Altında’ dizisi hem benim TV dünyasına ısınmama hem de piyasanın beni tanımasına vesile oldu. O projede çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Hem kamera önü için hem kamera arkası set adabı için. İki sezon devam etmişti dizi, iki yıllık bir okul olmuştu bana.
Yıllar içerisinde çok iyi isimlerle birlikte çalışma fırsatı yakaladınız. Ne büyük şans! Hepsi birer tecrübe paylaşımı değil mi? Birbirinizi beslediğiniz güzel alanlar aslında setler.
Gerçekten öyle. Sette benden büyük oyuncuları sürekli gözlemlemeye, onlarla sohbet etmeye çalışıyorum. Çok şey öğreniyorum beraber çalıştığım insanlardan. Bu sadece setler için geçerli değil, tiyatro için de geçerli.
Şimdilerde dijitalde yayınlanan yepyeni bir heyecanın içindesiniz, Düğüm! İrfan ile yolculuğunuz nasıl başladı?
‘Düğüm’ projesi çok ani oldu benim için. ‘Düğüm’ dizisinden İrfan karakterini oynamam teklifi geldiğinde ben Ürgüp’te ‘Safir’ dizisi çekimlerindeydim. Dolayısıyla İstanbul’da çekilecek ‘Düğüm’ ün çekimlerine katılmam zor görünüyordu. Ama iki reji koordinasyonu ve prodüksiyonların özenli çalışması sayesinde Ürgüp – İstanbul arasında mekik dokuyarak Düğüm‘de oynayabildim. Ama yaklaşık dört haftam çok yorucu geçti. Umarım seyircinin sevdiği bir iş olacak.
Peki nasıl bir dizi Düğüm? Kısa soluklu mu?
Düğüm dizisinin 8 bölümlük ilk sezonu çekildi. Başrollerini Bergüzar Korel, Caner Cindoruk, Yiğit Özşener, İbrahim Selim, Serkan Altunorak paylaşıyor. Dram, polisiye, gerilim öğelerini barındıran heyecan verici bir iş. Umarım ikinci, üçüncü sezonlarını da çekeriz.
Dijitalde işlerin daha kolay yürüdüğünü söylüyor hep oyuncular, öyle mi sizce de? Daha rahat çalışma koşullarının olması herkesi daha mı mutlu kılıyor dersiniz?
Sezonun bütün bölümleri baştan elinizde oluyor ve çalışmak için zamanınız oluyor. Setteki konfordan öte benim için bu zaman faktörü nedeniyle dijitalde çalışmak güzel. Biliyorsunuz TV dizileri 130, 140 dakika. Bu kadar uzun bir işi çekmek için elinizde sadece 6 gün var ve bu imkansızı dünyada sadece biz yapabiliyoruz. Dijital dramalarsa ortalama 60 dakika ve ön hazırlık ve çekim süreleri dünya standartlarında.
Sosyal medya tarafında çok da aktif değilsiniz, orayı daha da harekete geçirme planlarınız var mı? Malum orası artık bir arşiv niteliği taşıyor.
Evet öyle bir sıkıntım var. Sanırım bir kuşak sorunu bu. Yeni kuşaklar çok aktif kullanıyorlar sosyal medyayı. Bir yanıyla özeniyorum diğer yanıyla anı yaşamak konusunda böylesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bizim kuşak bir manzara gördüğünde aklına fotoğraf çekmek gelmez çünkü, manzaranın tadını çıkarıp derin bir nefes alır. Ama yine de sosyal medya yönetimi konusunda desteğe ihtiyacım olduğunu itiraf ediyorum.