Yeditepe Üniversitesi’nde hocamdı Mario Levi. Ve her dersi, iyi bir kitaptan öğretici alıntılarla doluydu adeta. Yazarak çıldırmaktan kurtulduğunu, yazarak bu dünyaya tahammül edebildiğini tekrarlardı devamlı. Önceleri ne demek istediğini tam anlayamıyordum. Ama arkasında ağır bir yük bırakan acı yaşadığınızda, yazmanın terapi niteliğini fark ediyormuş insan. Bende de tam böyle oldu. Şimdi yazma sayesinde yüklerden hafiflemenin ne demek olduğunu daha iyi anlıyorum.
Her kaosun kendi gerçeğini doğurduğunu, göz ardı edilmiş gerçeklerin sonucu olduğunu da söyleyen bir yazardı Mario Levi. Şimdi bu cümle üzerinde de düşünüyorsunuz değil mi? İşte tam olarak da söylemek istediğim bu. Sanki yazıyor gibi konuşuyor olması, cümleleri derin bir duygu ile ifade ettiği için karşısındakini devamlı düşündüren gücü ve çok daha fazlasının bir arada olduğu isimdi.
Bir dersinde empati kurmanın önemini vurgularken ‘siz gerçekten yapabiliyor musunuz her defasında diye sorduğumuzda’, devamlı değil ama sürekliliğini sağlamak için elimden geleni yapıyorum demişti. Bu da hayatta kalma mücadelesini en iyi şekilde gösterdiğinin farklı bir yolu değil mi sizce de? Bence öyle.
Bu Oyunda Gitmek Vardı, İstanbul Bir Masaldı, En Güzel Aşk Hikayemiz, Bir Şehre Gidememek, Lunapark Kapandı, Size Pandispanya Yaptım kitaplarının arasından en çok İstanbul Bir Masaldı’yı sevdim. Çünkü o tam bir İstanbul aşığıydı ve bunu şahane işlemişti.
Kendisini uzun yıllar görmememe rağmen yepyeni kitapları yazmaya hazırlandığından, durmadan çalıştığından ve başarılı işlere imza atmak için yeni projeler ürettiğinden eminim. Kendisini de maratoncu olarak tanıtmaya bayılırdı zaten. Ama hiçbirisi yarım kalmış değil. Çünkü Mario Hoca’nın zihni ve zekası hep bir yerlerde var olup yaşayacaktır, eminim.