in

EZRATUBA Sürdürülebilir Bir Moda Anlayışının Temsilcileri

 Moda dünyasında bir değişim yaratmak ve vizyonlarını hayata geçirmek için yola çıktılar. Amaçları sadece bir marka yaratmak değildi; geleneksel moda anlayışını aşarak, küresel arenada da ses getirecek yenilikçi ve sürdürülebilir bir yaklaşım benimseyerek bugünlere kadar gelen “ezratuba” markası, aynı zamanda sosyal bir bilinç yaratarak sürdürülebilir bir moda anlayışının temsilcileri oldular. Türkiye’ye giyilebilir teknoloji kavramını getiren iki kız kardeş tasarımcı artık sürdürülebilirlik öldü, Yaşasın Döngüsel Ekonomi kavramıyla son zamanlarda tasarımlarına ve moda dünyasına yön veriyorlar

Röportaj: Mukaddes Kaya

EzraTuba markasının çıkışını bizler çok iyi biliyoruz ama bir de sizlerden dinleyelim mi?

Markanın hikayesi oldukça kıymetli.EzraTuba’nın hikayesi 2006 yılında başladı. Moda dünyasında bir değişim yaratmak ve vizyonumuzu hayata geçirmek için yola çıktık. Amacımız sadece bir marka yaratmak değildi; geleneksel moda anlayışını aşarak, küresel arenada da ses getirecek yenilikçi ve sürdürülebilir bir yaklaşım benimsemekti. 2009-2012 yılları arasında Paris Moda Haftası’nda, ardından Dubai moda haftası, Monte Carlo moda haftası, Milano moda haftası, Kore’de defileler ve tanıtımlar yaptık. Bu dönem, bize küresel moda sahnesinde kendimizi kanıtlama fırsatı sundu. 2012 yılında akıllı kumaşlarla giyim endüstrisine yeni bir soluk getirdik. Akıllı ipliklerin ve giyilebilir teknolojilerin moda dünyasına entegrasyonunda öncü bir rol üstlenmek bizim için heyecan vericiydi. Bu yenilikçi adım, moda ile teknolojiyi bir araya getirme vizyonumuzun bir yansımasıydı. 2016’da Zeta Teknoloji’yi kurarak, dijitalleşme ve giyilebilir teknolojilere olan bağlılığımızı daha da pekiştirdik. ABD’de Intel ile gerçekleştirdiğimiz iş birliği, çığır açan giyilebilir teknoloji tasarımlarımızı Intel’in dünya lansmanı için öncü bir pazarlama kampanyasına dönüştürdü. Bu işbirliği, bizi global teknoloji dünyasında da tanınan bir marka haline getirdi. EzraTuba olarak 2012 yılından itibaren insanı odağına sürdürülebilir onarıcı tarımdan başlayarak, dijitalleşme ve API yazılımları ile geri dönüşüm çalışmalarımızı hızlandırdık. Bu konuları destekleyen bir teknoloji şirketi ve aynı zamanda bir Tarım ve Teknoloji Derneği kurduk. Sürdürülebilirlik, yenilikçilik ve teknoloji odaklı bakış açımız ile markayı şekillendiriyoruz. Bizim için bu yolculuk, sadece moda değil, aynı zamanda gezegenimiz ve toplumumuz için de bir fark yaratma çabasıdır.

Tasarımlarınızda kullanılan giyilebilir teknolojilerin moda tasarımına katkıları nelerdir?

Giyilebilir teknolojiler, moda dünyasında devrim niteliğinde yenilikler sunarak tasarımlara çok değerli katkılar sağlıyor. Bu teknolojiler, öncelikle kullanıcılara olağanüstü bir konfor ve pratiklik sunuyor. Örneğin, vücut sıcaklığını düzenleyebilen akıllı kumaşlar sayesinde gün boyunca ideal vücut ısısını koruyarak ciddi soğuklarda yada tam tersi sıcakları hissetmeyerek rahat etmemizi sağlıyor. Ayrıca, bu teknolojiler sayesinde kıyafetler, kullanıcının ihtiyaçlarına göre anında uyum sağlayabiliyor. Sağlık açısından da büyük faydalar sunan giyilebilir sağlık teknolojileri, kullanıcıların sağlık durumlarını sürekli olarak izleyebilme imkanı tanıyor. İletken akıllı ipler ile entegre sensörler sayesinde kalp atış hızı, kan basıncı gibi sağlık verilerini takip edebiliyor ve gerektiğinde önlemler alabiliyoruz. Bu, kullanıcıların sağlık durumları hakkında anında bilgi sahibi olmalarını sağlıyor. Giyilebilir teknolojiler, aynı zamanda çevresel etkenlerden korunmamıza yardımcı oluyor. Verimlilik ve hız açısından da büyük avantajlar sunan giyilebilir teknolojiler, günlük yaşamı daha verimli hale getiriyor. Sporcular için GPS ve takip sistemleri, antrenmanlarını optimize etmelerine ve rotalarını en verimli şekilde planlamalarına yardımcı oluyor.Estetik açıdan ise giyilebilir teknolojiler, moda tasarımlarında yenilikçi ve estetik çözümler sunuyor. Sonuç olarak, giyilebilir teknolojiler moda tasarımına yalnızca estetik bir katkı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda kullanıcıların yaşam kalitesini artırıyor ve onları geleceğin dünyasına hazırlıyor. Bu teknolojilerin sunduğu konfor, sağlık, güvenlik ve verimlilik avantajları, modayı işlevsellik ve yenilikle buluşturan bir köprü olarak karşımıza çıkıyor.


Ezratuba’nın sürdürülebilirlik yolculuğunu nasıl tanımlarsınız ve bu alandaki yenilikçi 
adımlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Sürdürülebilirlik öldü! Yaşasın döngüsel ekonomi. Döngüsel ekonomi, markamızın başlangıç noktasıdır. Sürdürülebilirlik kavramı, birçok diğer popülerleşen kavram gibi, yaygınlaştıkça özgül ağırlığını ve iyileştirici etkisini kaybetti. Bu kavramın gerçek anlamını korumak için, küresel krizin en büyük itici gücü olan problemli ekonomik sistemi sürdüren dev endüstriyel gruplara karşı mücadele edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Marka olarak çözümün döngüsel ekonomi ilkelerini yükselten, bu bilincin ışığını  en geniş müttefik ve paydaş çevrelerine yayan bir yolda yürümek olduğuna inanıyoruz. Bu şekilde, olumlu bir etki yaratmayı ve mevcut krizi önleme çabasına katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Bunu da topraktan başlamamız gerektiğine karar verdik bu sebeple Tarım ve Teknoloji derneğini kurduk. Odağımız izlenebilir temiz tarımı teşvik ederek teknolojiyi enerji, sulama, toprak sağlığı ve markalaşmış pamuk elde etmek üzere; çiftçileri eğitimlerle geliştirmek, bölge kadınlarını güçlendirmek için girişimcilik destekleri sunmak ve tarım işçilerinin çocuklarına eğitim katkısı sağlamak. Bu noktadan sonra  her adımda bulunan süreçleri sürdürülebilirlik kurallarına göre dizayn ediyoruz; dijitalleşme, doğru üretim, lojistik ve ürünün sisteme geri dönüşü. Bu amaçla çıktığımız bu yolculukta çok deneyimler yaşadık, şimdi anlattığımızda tüm ekibe herkes derdiniz neydi diye soruyor. Evet bir derdimiz var, GELECEK.

Giyilebilir teknolojiyi kullanarak moda ve teknoloji arasında bir köprü kurma vizyonunu nasıl tanımlarsınız? Bu köprü, markanızın kimliğinde nasıl bir öneme sahip?

Giyilebilir teknolojiyi kullanarak moda ve teknoloji arasında köprü kurma vizyonumuz, aslında geleceği bugüne taşımak anlamına geliyor. Düşünün, hem şık hem de fonksiyonel ürünlerle insanların yaşamını nasıl kolaylaştırabiliriz? İşte biz tam da bunu yapıyoruz. Teknolojiyi modaya entegre ederek, sadece güzel görünen değil, aynı zamanda hayatı kolaylaştıran parçalar yaratıyoruz. Bu vizyon bizim için inanılmaz önemli çünkü markamızın ruhunu yansıtıyor. Biz sadece kıyafet satmıyoruz, yenilikçi çözümler sunuyoruz. Bir de işin sürdürülebilir döngüsel ekonominin bir parçası olma boyutu var. Teknoloji sayesinde, çevreye zarar vermeyen, hatta çevreyi koruyan materyaller kullanarak üretim yapabiliyoruz. Bu da bize geleceğin modasını yaratma fırsatı veriyor; yani hem şık, hem işlevsel hem de doğa dostu ürünler. Sonuç olarak, bu vizyon markamızın DNA’sında yer alıyor. İnsanların yaşamlarını kolaylaştıran, onlara değer katan, aynı zamanda çevreyi koruyan bir marka olmak bizim için çok önemli. Moda ve teknolojiyi birleştirerek, hayatı daha yaşanabilir kılıyoruz. İşte bu yüzden giyilebilir teknolojiyi kullanarak moda ve teknoloji arasında kurduğumuz bu köprü, bizim için her şey demek. İlk giyilebilir teknoloji projesini geliştirmeye nasıl karar verdiniz?

Bu projenin hikayesini paylaşabilir misiniz?

İlk giyilebilir teknoloji projemizi geliştirmek hep hayallerimizde vardı ama doğru zamanın gelmesi gerekliydi. Düşünsenize, biz Jetgiller ile büyüdük; kol saatleri ile konuşabilen karakterlerin olduğu bir çizgi film. Teknolojinin sınırlarını zorlayan bu hayali dünyada, geleceğin mümkün kılındığına inanıyorduk. Ancak, bu yolculuğun başlangıcı ve devamı hiç de yalnız olmadı. Hikayemizde farklı kahramanlar ve karakterler her zaman yanımızdaydı. Zamanla çoğaldık ve etkili bir ekip haline geldik. Her birimiz, geleceğin teknoloji devrimine inanarak, farklı yeteneklerimiz ve perspektiflerimizle bir araya geldik. Bu birleşim, yenilikçi fikirlerin ve çığır açan projelerin doğmasına zemin hazırladı. Birbirimizden ilham aldık, birbirimizi destekledik ve ortak hedeflerimize doğru kararlılıkla ilerledik. Yolculuğumuzun her adımında, geçmişin hayal gücüyle geleceğin gerçeğini birleştiren bir vizyonla ilerledik. Kol saatleri ile konuşabilen karakterler, bizim için sadece bir başlangıçtı. Gerçek dünya, hayal dünyamızdan ilham alarak şekillendi ve biz de bu sürecin aktif bir parçası olduk. Şimdi, giyilebilir teknoloji alanında devrim niteliğinde yeniliklerle, insanların yaşam kalitesini artırmayı hedefliyoruz. Teknolojinin sınırlarını zorlamaya ve hayal gücümüzü gerçeğe dönüştürmeye devam ederken, yolculuğumuza katılan her bir kahramanın katkısıyla daha da güçleniyoruz. Bu hikaye, yalnızca bir başlangıç. Gelecek, birlikte yazacağımız yeni başarı öyküleriyle dolu. Her birimiz, bu büyük resmin bir parçası olmaktan gurur duyuyor ve teknolojinin sunduğu sınırsız potansiyelle, daha da parlak bir geleceğe doğru yol alıyoruz.

Giyilebilir teknoloji ve sürdürülebilirlik konusunda ne gibi adımlar atıyorsunuz? Bu konuda nasıl bir sorumluluk hissediyorsunuz?

Giyilebilir teknoloji ve sürdürülebilirlik konusundaki sorumluluğumuz hem çevresel hem de toplumsal etkilere karşı duyarlılığı içerir. Bu alanda attığımız her adım, sadece teknolojik ilerlemeyi değil, aynı zamanda gezegenimizin korunmasını da hedefler. Sorumluluk bilinciyle hareket ederek hem kullanıcılarımıza hem de çevremize karşı etkili ve sürdürülebilir çözümler sunma misyonunu taşıyoruz. Bu süreçte, tüm paydaşlarımıza, çalışanlarımıza ve toplumumuza karşı şeffaf ve hesap verebilir bir yaklaşım sergilemek, çevre ve insan sağlığına olan katkılarımızı artırmak için sürekli olarak çalışıyoruz.

Mevcut ve gelecekteki koleksiyonlarınızda öne çıkan temalar veya ilham kaynakları nelerdir?

Doğa ve Biyomimetik; Doğadan ilham alarak tasarımlar, organik formlar ve yapılar.

What do you think?

Written by bestylemagazine

İPEK ALP SEVER- DARE LONDON MARKA KURUCUSU

SULTAN SAROHAN