Moda dünyasına 10 yıl önce farklı bir bakış açısı ve vizyonla giriş yapan Touché markası, tekstil sektörünün en önemli oyunculardan biri olarak bugün başarıdan başarıya koşuyor. Fark gözetmeksizin, ayırmaksızın, her kesime hitap eden hem çok modern hem de geleneğe saygı duydukları bir tasarım anlayışını taşımanın haklı gururunu yaşıyorlar. Genç ve dinamik bir ekiple, new generation ve özellikle Z kuşağında doğmuş olan markanın temsilcisi Cem Öztürk; eğitimi, donanımı, vizyonel bakış açısı, geleceğe yatırımları, inovatif fikirleri ve genç yaşında edindiği müthiş tecrübesiyle dünya çapında bir marka olma yolunda hızla ve emin adımlarla ilerliyor.
Moda dünyasına yeni bir soluk getirdiniz, bu sektörle nasıl tanıştınız?
Gerçekten de yeni soluk getirdiğimizi sektörün kabul görmüş olması ve bunu sizlerden duyuyor olmak benim için bir onur. Sektörle tanışıklığım rastlantısal değildi; modaya adanmış yılları olan bir ailenin ferdi olarak dünyaya geldim. Annem, terzilik sanatında usta bir isimdi onun hassas ve zarif işçiliği, beni büyüleyen moda serüvenimin en etkileyici parçası. Küçük yaşlardan itibaren onun elinden çıkan eserleri izleyerek ve hizmet verdiğimiz hedef kitleyi içeriden gözlemleyerek büyüdüm. Doğal bir eğitim süreci gibiydi. Bu süreç boyunca yıllarca görmezden gelinen sorunlara şahit oldum. Ancak bizim yaklaşımımız farklı oldu; sorunlara çözüm bulmaya odaklandık. Söz ettiğim ihtiyaçlar ve eksiklerden ziyade, mevcut durumda neyin eksik olduğunu gören ve bunun çözümünü arayan bir perspektife sahibiz. İşte bu yüzden, sektöre kendi vizyonumuzla yaklaşmayı ve fark oluşturan yenilikler sunmayı hedefledik. ‘Touché’ fikri de buradan doğdu; adını koymayı bekleyen ve büyüyen bir düşünce olarak şekillendi. Şu andaki konumumuzda ise doğru iş birlikleri ve sağlam bir kurumsal yapıya sahip olmamızın yanı sıra, hayal bile edemediğim bir yapılanmayı gerçekleştirdik. Bu yapıyı kurarken, geliştirirken ve sürdürülebilir bir sistem oluştururken Türkiye’nin önde gelen isimlerinden danışmanlık aldık ve çok çalıştık. Dolayısıyla, moda tasarımı eğitimi alıp aileden hazır bir pozisyon devralmak yerine, sektöre kendi izimizi bırakacak ve ayrışacak yeni bir pozisyon oluşturmayı seçtik. Bu yeni soluğu sizlerin güzel yorumlarıyla teyit etmek müthiş bir his. Ailemizin bilgi ve birikimi, bu yeni oluşuma katkı sağlamada büyük rol oynadı elbette. Touché’de tasarımdan üretime, dijitalleşmeden global pazarlama tekniklerine kadar her alanda önemli farklar gerçekleştirdik ve işte bu sayede, modest kadının kendi tarzını ifade edebilmesi için ve dünya moda trendlerini kendi stilinde harmanlayabilmesi için geniş bir alan açmayı başardık.
Türkiye’de tekstil sektörü son zamanlarda nasıl bir gelişme gösteriyor?
Türkiye’de tekstil sektörü hem kültür birikimi ve mirası hem tasarım noktasındaki sınırsız formları hem de üretim kriterleri bakımından dünya çapında ilgi çeken, kendisine özgü ve özel bir yer ediniyor. Bu bağlamda Türk tekstil sektörü gerçek bir metamorfoz yaşıyor… Sıradanlık out, yenilikçilik ve kendi tarzını oluşturma inn. Şimdi tekstil gurusu olmak demek; sürdürülebilirliği kucaklamak, dijital yeniliklerle sınırları zorlamak demek. Firmalar sadece “Made In” etiketiyle değil, çevre dostu, akıllı ve sıra dışı tasarımlarıyla global sahnede boy gösteriyor. Kısacası Türkiye’den çıkan her bir tasarım, sadece bir tekstil ürünü değil, birer sanat eseri gibi kendi hikayesiyle parlıyor.
Bizde mümkün olan en yüksek verimlilik ve performans seviyelerine ulaşmak, tasarımları ulaşılabilir seviyede kullanıcımıza sunmak, çevresel etkiyi azaltmak, rekabet gücünü korumak ve sektörü daha ileriye taşımak amacıyla dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik uygulamalarını hayata geçiriyoruz.
Touché olarak ne zaman kuruldunuz, nasıl bir vizyonla ve misyonla yola çıktınız?
Bu yıl bizim 10. yılımız. Bu yüzden 2024 için çok heyecanlıyım. 2014 yılında moda dünyasında çok uzun yıllardır görmezden gelinen bir gerçeği ele aldık ve adına da “Touché“dedik. Sektörde dokunduğumuz nokta, insanların bu alanda uzun yıllardır aradıkları yenilikçi ve dinamik hareket alanının kapılarını açtı. Biz modest giyimde sadece Türkiye değil, dünya çapında trendleri belirlemek istedik. Ortada bir sorun vardı ve biz “Biz bu işi çözeriz, trendleri yeniden tanımlarız!” diyerek, riskleri göze alıp, ayağımızı sağlam basacak şekilde bu serüvene atıldık. Her zaman müşterilerimizle iç içe olduk, onların ne istediğini dinledik. Rotamızı belirlerken doğrudan ürün kullanıcılarının ihtiyaç ve beklentilerine odaklandık. On yıldır onların sesine kulak vererek, her bir parçamızla bir stil ikonu haline gelirken, aynı zamanda peşinde olduğumuz şey; hedef kitlemizdeki kadınların modayla ilişkilenen sorunlarını çözmek oldu. Touché sadece kıyafet satan bir marka değil, bir yaşam tarzı. Ve şimdi, dünya sahnesinde daha da parlamak için hızımızı iyice artırdık. Geleceğe bakıyoruz ve daha fazla insanın hayatına dokunmak için stilimizi ve vizyonumuzu sürekli yeniliyoruz.
İnternette sürekli bir değişim var, siz de modellerinizi sürekli yeniliyor musunuz, nasıl bir pazarlama taktiği uyguluyorsunuz?
Biz müşterilerimizle iletişim kurarak, onların geri bildirimlerini baz alarak dinamik bir yapı oluşturuyoruz. Onların istek ve ihtiyaçlarını takip etmek iş akışımızı kendiliğinden bu dinamizme uyarlıyor. “Sıcak iletişim” bizim işimizi her adımda şekillendiren en önemli anahtar. Bu noktada güçlü dijital yapılanmamız bize büyük avantaj sağlıyor. Bizim uyguladığımız sisteme tam olarak “Pazarlama Taktiği” demek doğru bir tanım olmaz, bizim çalışma sistemimiz müşterilerimizle organik bağlar üzerine kurulu. Onların nasıl hissetmek istediklerini doğrudan kendilerinden dinliyoruz ve ihtiyaçları olan şeye odaklanıyoruz. Fakat şunu eklemek zorundayım; bu her markanın başarabileceği bir iletişim sistemi değil. Bu organik iletişim ve geri bildirim ağını kurabilmeniz için gerçek bir müşteri sadakatine ihtiyacınız var. Bu yüzde yüz güven ve koşulsuz müşteri memnuniyeti demektir. Hem bu düzeni korumak hem de dinamik tutmak için sistemi emanet ettiğiniz ekibin nitelikleri de elbette çok önemli. Touché tüm ekibi tarafından sevgiyle sahiplenilmiş bir marka. Z kuşağı bir marka için bu kadar genç, dinamik ve kararlı bir ekibe sahip olmak, diğer markalar için gerçekleştirilmesi ve sürdürülmesi çok zor olan bu hedefi, Touché için son derece kolay bir hale getiriyor.
2024 planlarınız neler olacak, nasıl değişimlerle karşımızda olacaksınız?
Öncelikle yapay zekanın bize sunduğu her olanaktan sonuna kadar faydalanmayı hedefliyoruz, ki bu işimizin neredeyse her segmentine entegre edilmesi gereken oldukça geniş kapsamlı bir çalışma. Bu dijital evrim bizim işimizi şekillendirirken, müşteri penceresinden de işlere çok daha farklı bir boyut kazandıracak. Touché, tüketicileri için moda ve alışverişi mümkün olan en güvenli, ulaşılabilir, kolay ve eğlenceli bir hale getirmek için inovatif çalışmalarına 2024’te de devam edecek. Bununla birlikte “sürdürülebilirlik” en hassas olduğumuz konulardan biri. Yolun başından beri bu farkındalığı taşıyan bir marka olsak da bu konuyu dünya standartlarında tam performansla hayata geçirmek önemli bir altyapı ve uygulama sistemi gerektiriyor. Bu konudaki yapılanmamızın, 2024’te en efektif haliyle global kriterlere uygun olarak hayata geçmesi için sürdürdüğümüz tamamlanma sürecinin son evrelerini de tamamlıyor olacağız. Teknik planlarımızın yanında bir de müşterilerimizden yoğun istek aldığımız kreatif bir çalışmayı da bu sene görücüye çıkarmayı planlıyoruz. Touché için bir ilk olacak olan bu seri, bizi yeni bir kitleyle daha bir araya getirecek özel bir erkek koleksiyonu. Biz de sonuçları görmek için şimdiden çok heyecanlıyız.
Touché olarak büyüme ve yatırım stratejiniz nedir? Yatırımcı görüşmeleriniz var mıdır?
Touché hem yurt içinde hem de yurt dışında hedef müşteri kitlesinin en çok beğenilen markalarından birisi oldu. Bunun sonucunda Touché yıllık ortalama %100’ün üzerinde seyreden bir büyüme istatistiği çiziyor. 2024 yılı ve sonrasında hem yurt içinde hem yurtdışında bu büyümeyi devam ettireceğiz. Yurt dışında özellikle Almanya, Hollanda, Fransa, İtalya ve İngiltere gibi Avrupa bazlı pazarlara; Ortadoğu’da ise Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar gibi ülkelere odaklanmış durumdayız. Biz Türk moda markası olarak hem Avrupa’da hem de Ortadoğu’da gösterdiğimiz büyüme hem kurumsal hem de risk sermayesi yatırımcılarının dikkatini çekiyor. 2024 yılı içerisinde de hem Touché’nin büyümesine destek olacak hem de markamıza stratejik ortak olacak yatırımcılarla görüşmelerimize devam ediyor olacağız. Önümüzdeki dönemde hem Avrupa hem de Ortadoğu’da hedef kitlesinin “Love Brand”i olarak konumlanan Touché, yatırım haberleri ile sık sık karşınıza çıkıyor olacak.
Bu sektörde, özellikle sizin kategorinizde trend olmak ve diğerlerinden farklılaşmak oldukça zor. Touché bu kadar kısa zamanda rakiplerinin arasından sıyrılmayı nasıl başardı?
Çok güzel bir soru, çok da haklısınız fakat rekabet gerçekten aynı işi yapan firmalar ve insanlar arasında olur. Touché bu alanda değişmez gibi görünen çok şeyi değiştirdi, farklılaşması akla bile gelmeyecek pek çok standardı kendi yorumuyla yeniden şekillendirdi ve stil farklılıklarına göre çeşitlendirdi. Ürün gamı ve koleksiyonlarıyla müşterileri için öyle bir alan oluşturdu ki, bu eskisinden çok daha keyifli ve yepyeni alanın sunduğu vizyon ve çeşitlilikten vazgeçmek tüketici için artık bir adım geriye gitmek gibi. Biz bu vizyonu onlarla el ele vererek hayata geçirdik ve işte tam bu noktada, yani daha yolun başında, sektörümüzdeki her markadan tamamen farklı, bambaşka bir çizgiye oturduk ve ‘’biz buradayız’’ dedik. İşte bu yüzden en büyük sermayemiz müşteri sadakatimiz. Siz de bu açıdan baktığınızda Touché’nin herhangi bir rakibi olmadığını göreceksiniz. Hedef kitlelerimiz aynı potada görünse dahi bizim bu işe bambaşka bir yaklaşımımız var. Touché’yi özel yapan da işte bu vizyoner yaklaşım.
Sizce moda nedir?
Her yıl ve her sezon global trendler yenilenir, yeni akımlar, dönemsel olarak değişen stiller hem endüstriyel hem kitlesel ve hatta farklı iletişim araçları yoluyla bireysel olarak dünya geneline pek çok kanaldan yoğun olarak pompalanır. Böylece ana hatlarıyla birbirine yaklaşan ortak bir çizgi oluşturulur. Ancak dikkatlerden kaçan öyle bir nokta var ki; doğrudan Touché olarak dokunduğumuz yer orası.
İnsanlar arasında görünür ya da görünmez, toplumsal, kültürel ya da bireysel fiziki ya da manevi çok çeşitli farklılıklar var. Bu noktadan baktığınızda eninde sonunda moda bireysel bir uyarlamadır… Bugünün özgür dünyasında herkesin kendi modası var ki, stilden, tarzdan, tercihlerden bahsettiğimiz bir alanda olması gereken de budur. Çünkü moda renk değiştirir, moda gusto değiştirir ancak modanın muhatabı “insan” kendisine her zaman sadık kalır. Biz değişen her şeye ayak uydururken, kadının özgür iradesiyle yaptığı tercihlere yani kendi hedef kitlemize her zaman sadık kaldık. Bu farkındalıkla çıktığımız yolda seçtiğimiz hedef kitlenin çizgisi ile Touché’nin ana hatlarını uyumlarken, bu alandaki ritmi mümkün olduğunca yükselterek her sezon kendi kategorimizde “Trend Setter” olmayı başarıyoruz. Sanırım bizim hedef kitlemiz için moda artık çok daha eğlenceli ve üstelik ulaşılabilir. Touché tüketiciyle tam bir bütün ve hiç şüpheniz olmasın ki oyun alanımızı genişletmeye devam edeceğiz. Çünkü bizce moda; sınırlama gibi görünen zorlayıcı çizgilerin, kreatif ve fonksiyonel bir bakış açısıyla avantaja dönüştürülmesidir. İşte bu avantajı müşterilerine sunmayı başarmış bir marka olarak söyleyebiliriz ki, Touché her kadın için bireysel farklılıkları gözetirken, seçimlerin özgürleştiği birleştirici ve bütünleştirici bir moda anlayışına hizmet etmektedir.