İpek, aslında hep aklında bir şeyler yapma fikri olan ama bir türlü nereden başlaması gerektiğini oturtamadığı dönemlerde Dare London’ı kurarak bugünlere gelen kadın girişimci. Markasını da kendi giyim tarzından yola çıkarak oluşturmuş ve çizgileri öne çıkararak birçok kadının beğenisini kazanmış. Bundan sonraki yolculuğu için de çok heyecanlı çünkü markasının yeni koleksiyonları için hedefleri arasında isminin içinde geçen Londra’ya kadar uzanma fikri var!
Röportaj Tuğçe Orçunus
Londra ile olan bağlantısına geçmeden öncelikle ne demek Dare?
Dare cüret etmek ve cesaret demek. Bana çok güçlü bir ismi anımsatıyor. Herkes de öyle hissetsin istedim, o yüzden bu ismi tercih ettim.
Bildiğim kadarıyla pandemide yaratılan markalardan biri Dare London da. Biraz da ‘bir şeyler yapmam lazım’ dan mı doğdu markan? En çok ne itti seni yepyeni bir marka yaratma konusuna?
Pandemiye girmeden önce organizasyon ve PR işlerinde yer almak istiyordum aslında. İstanbulda da sayılı yerlerde çalıştım, deneyimler kazandım. Pandemiye girince organizasyon işinden vazgeçtim çünkü hayatın nereye gideceğini bilemediğimden ve bir daha aynı hayatı yaşayabileceğimizden emin olamadığımdan kendi işimi kurup onlineda devam edebileceğim bir şey yapmak istedim. Tabii ki kıyafetlerle alakalı bir şey olacaktı çünkü beni heyecanlandıran şeylerin arasında en çok kombinler yer alıyor. Böylece ‘dare’yi hayata geçirdim.
Kaçıncı koleksiyonu çıkardınız? Ürünlerin isimleri de dikkat çekici, Coconut, Disco, Luna… Peki bu isimleri neye göre belirliyorsunuz? Sezon hazırlık sürecini de merak ediyoruz.
3 koleksiyon çıkardık; dare london, dare to breeze, dare to sense. Arada da Sevgililer Günü’ne özel iki parça çıkarmıştık. İsimleri ise koleksiyon ilhamına ve kıyafetlerle olan uyumuna göre seçiyoruz. Sezonların hazırlık süreci çok yoğun geçiyor. Önce araştırmalarımızı yapıyoruz sonra ilham kaynağımızı belirliyoruz da sonra ise çizimler ve koleksiyonu ortaya çıkarıyoruz. Birkaç fabrika denemesinden sonra da üretimi bekliyoruz. Kıyafetlerle bitmiyor tabii o süreç… Fotograf çekimleri, organizasyonlar, hediyelikler derken aslında her şey koleksiyon çıkışı yapılmadan bitirilmiş oluyor.
Ben Dare ile ilk tanıştığımda markanın neredeyse tüm ürünlerinin risksiz ve herkese hitap ediyor olmasını sevdim. Sanki tamamen bizlere, hepimize ait gibi.
Kesinlikle öyle olsun istedim. Zamansız, güçlü ve herkese hitap eden. Sezon kızı hiç olmadım, riskli giyinen biri de değilim. Aynı duyguyu markamda yaratmak hedefimdi.
Her şey yavaş yavaş değişime uğruyor sanki. Tekstildeki ihtiyaçlar ve o ihtiyaçlara cevap veren ürünler de sakinleşip, daha net bir hal alıyor adeta. Aslında tam bu noktada senin yarattığın tasarımların da öne çıkıyor olması bir tesadüf değil sanki. Sen de tam olarak bu düzlüğü ve netliği isteyen tasarımcılardansın olarak algılıyorum, doğru mu?
Doğru. Joseph kadınlarına bayılırım mesela ama onun yanında renkleri de severim. Esas olarak da onları birbirine karıştırmaya bayılırım. Markamda da bu önemlidir hep.
Peki renklerden ziyade çizgilerin öne çıktığını görüyorum. Bu hep devam edecek mi yoksa geçmiş sezonlara özgü bir detay mıydı?
Ben yaparken bu kadar tutulacağını düşünmemiştim açıkçası. Jean haricinde arada başka bir şey de yapmak istemiştim ve şu an markanın imzası gibi bir şey oldu çizgililerim. Bu nedenle bizi sevenlere ihanet etmek istemem:) Tabii ki devamı gelecek.
Tasarımlara nerelerden satın alabiliyoruz?
Küçük bir mağazamız var Bebek’te. Orası deneyerek almak isteyenler için rahat bir lokasyon. Online olarak da websitemizden veya Beymen Online’dan satın alabilirsiniz.
Bir ‘Dare London Kadınını’ nasıl tanımlarsınız?
Dare London kadını; güçlü, sınır tanımayan, zamansız ve özgür ruhlu biri.
Ve markanızı 2030 yılında görmeyi hedeflediğiniz yer neresi?
Tabii ki isminin hakkını vermesini isterim. Londra’da büyütmeyi hedefliyorum.
Markam zamansız, güçlü ve herkese hitap ediyor! Ve Dare London kadını; güçlü, sınır tanımayan, zamansız ve özgür ruhlu biri.