Aradığınız Konu ?

Güneş Çağlarcan ile Gölgeler Koleksiyonu Üzerine Konuştuk

26 Aralık 2023
Güneş Çağlarcan ile Gölgeler Koleksiyonu Üzerine Konuştuk

Her ressam gibi senin de eserlerinde kendine özgü bir stil var. Bu stili bulmak eminim kolay olmamıştır. Bulma sürecin nasıldı?

Hayatım boyunca yaptığım resimlerin bir ruhu yoktu aslında çünkü dayandığı gerçek bir his yoktu bence. Pandeminin başında anneannemi kaybetmemin bir hafta sonrasında babam kalp krizi geçirdi. Sonrasında da iki kedimin vefatı, hayatımın tamamını sorgulamama neden oldu. İnsan vücutları ile dış dünyadaki bedenimizi, gölgeler ile duygusal durumumuzu ortaya koyarak hissettiklerimi yansıtmak istedim. Aslında bir terapi olarak başladı ancak o kadar kuvvetliydi ki hislerim karşıya geçti ve bu şekilde devam ediyor.

Eserlerinde renkler adete dans ediyor, iyi bir ahenk içerisinde hepsi. Bu seçimleri yaparken vazgeçilmez ilham unsurların neler?

Yaşadığım tüm anılarda arkada bir fon müziği çalar kafamın bir yerinde ve o ana ait fotografik bir hafızam vardır. Anılar müzik ve renkleriyle aklımda kalır. Bu seçimler benim için asla zorlayıcı olmuyor, aksine çok kolay bir şekilde ortaya çıkıyor.

Fırça darbeleriyle boyut kazanmış insanların yer aldığı eserlerin ile tanıyoruz seni. Kimi tablolarında daha kalabalık insanlar kiminde ise sakin gruplar var. Bu yaratım süreci o an içinde bulunduğun ruh hali ve duygulara göre mi şekilleniyor?

Hayatım boyunca farklı duygusal anları biriktirdim. Melankolik ve duygusal yapım, bu anları tekrar canlandırma konusunda çok yaratıcı. Bu noktada o an hissettiklerim en kuvvetli şekilde nasıl ortaya çıkacak ise onu seçiyorum diyebiliriz.

Her geçen gün daha da dijitalleşen bir dünya içerisindeyiz pandemiden bu yana. Yapay zeka artık sanatsal çalışmalarda kullanılmaya başladı. Dönemin en dikkat çekici sanatçılarından biri olarak, ilerleyen günlerde yapay zeka ve sanat nasıl bir birliktelik içerisinde olacak sence? Veya senin bu yönde çalışma düşüncen var mı?

Kardeşimin viyola, şeflik ve bestecilik üzerine üç ayrı yüksek lisansı, bestecilik doktorası bulunuyor. Amerika’da yaşıyor ve resimlerin üzerine enstalasyon çalışması yapıyor. Bu noktada teknolojiyi mümkün olduğu kadar kullanıyor. Geçen Temmuz ayında Kosova’da Shadows Experience isimli bir enstalasyon çalışmamız oldu. Ocak ve Mayıs aylarında benzer çalışmaları Amerika’da gerçekleştireceğiz.

Dünyanın birçok bölgesinde eserlerin sanatseverler ile buluşuyor. Çalışmalarının insanlar üzerindeki etkileri ülkelere göre farklılık gösteriyor mu?

Farklı ülkelerde gerek solo gerek karma sergilerde yer aldığımda, en çok merak ettiğim hep bu oldu. Acaba bu hisler kültür farklarında tıkanacak mı yoksa aynı şeffaflık ile geçecek mi? Ancak üzerinde çalıştığım duygular ağırlıklı olarak yaşam, ölüm, aşk, duygusal boşluklar, ayrılıklar, acı, hüzün gibi din-dil-ırk-kültür gözetmeksizin herkesin kalbine benzer şekilde dokunan hisler. Bu noktada benzer hisleri her yerde gördüğümü söyleyebilirim ama ben de bu keşif için halen devam ediyorum. Çok da keskin konuşmak istemem.

Senin için gölgelerin ressamı demek mümkün mü? Çünkü çalışmalarında gölgeler her daim çok ön planda. Özel bir nedeni var mı?

Bunu içimde hissediyorum ve resimlerime yansıtıyorum. Seriyi Gölgeler Koleksiyonu olarak çıkarttım ve marka tesciline kadar yaptırdım. Kendim için böyle bir şey söyleyemem ama siz öyle demek isterseniz de şikayetçi olmam tabii. Diğer yandan gölgeler, duygusal durumlarımızı ortaya koymaktadır. Duygusal üzüntüler, tramvalar, acılar gölgelerdeki eksik ya da yarım parçalarda hayat buluyor. Üzüntülerimiz, hayatta yaşayamadıklarımız, acılarımız ne denli bizimle birlikteyse o gölgelerde o denli onları yansıtıyor.

Resim yaparken içerisine büründüğün o anı merak ediyoruz. Nasıl bir ruh hali geçiriyor seni tuval başına?

Hayatım boyunca hayalperest bir insan olarak bilindim ve çoğu zaman bu eleştirildi ancak tüm o hayalperestlik bugün bir karşılık buldu. Yeni bir fikir geldiği an hayal kuruyor, nasıl bir tuvalde nasıl bir kompozisyonla bu fikri hayata geçiririm diye düşünüyorum. Sonrasında kafamda tüm resmi tamamlıyorum ve tuvalde çalışmaya başlıyorum.

Çalışma ortamın nasıldır genelde? Kalabalık mı çalışırsın mesela? Senin için en ideal çalışma ortamı nasıl olmalı?

Sabah çok erken 6-7 gibi çalışmaya başlarım ya da çok geç saatte. Yanımda birini istemem. Sadece o anki hisse ve tablonun duygusal kompozisyonuna uygun bir müzik açarım, çalışmaya başlarım. Her resmin benim için bir fon müziği var ve o müziği o resim tamamlanana dek yüz defa dinlediğim olmuştur.

Hayata karşı belirlediğin tutumunun eserlerine de yön verdiğini düşünüyor musun? Ressamlık üzerine kendini nasıl geliştiriyor, en çok nelerden besleniyorsun?

Tüm resimler zaten hayatımda yaşadığım olayların ya da duyguların birer yansıması diyebilirim. Olmadığım ya da hissetmediğim bir resmi yapmıyorum. Yılın yarısına yakınını Santa Barbara’da kardeşimle birlikte geçiriyorum. Kendisi Santa Barbara Üniversitesi’nde öğretim görevlisi. Üniversitede bazı derslere ziyaretçi olarak katılıyorum. Aynı zamanda sanatçı bir ailede büyümenin en güzel yönü, her daim sanat üzerine bir tartışma ortamında bulunmanız. Annem Gazi Üniversitesi’nde Keman, ben İstanbul Devlet Konservatuarı ve Kraliyet Akademisi’nde Piyano, kardeşim İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı, Bilkent, Michigan Üniversitesi ve Santa Barbara Üniversiteleri’nde sanat üzerine okudu. Babam Marmara Üniversitesi mezunu ve genç yaşlarda yağlıboya çalışmaya başladı. Bu noktada böyle bir ailenin içerisinde olmak, yıllar boyunca gayet besleyici oldu.

Resimlerini bambaşka ülkelerde yapma şansın olsa, önümüzdeki ilk 6 ay 6 eser için hangi ülkeleri tercih ederdin?

Zaten hali hazırda mutluluk üçgenim, dediğim üç şehirde hayatımı geçiriyorum. Bir stüdyom İstanbul’da, diğeri Bodrum’da, bir diğeri ise Santa Barbara’da bulunuyor. Ancak seyahat etmekten çok keyif aldığım için mümkün olduğu kadar farklı yerde resim yapmasam bile giderek duygusal yoğunluğu yaşamayı seviyorum. Muhtemelen en sevdiğim 6 yer için size bir hayal çizebilirim. İlk Paris’te bir çatı katında çalışırdım. İkinci olarak Lower Manhattan’da bir sonbahar zamanı yaşayıp, çalışmayı eklerdim. Üçüncü de Santa Barbara’da gün doğumunu izlediğim bir sabahın ardından kahve kokusunun içerisindeki çalışmam olurdu. Dört ise Ramatuelle’de şarap ve peynir dolu bir çalışma. Beşinciye Londra’da Phamtom of the Opera’yı tekrar izleyip ardından başlayacağım bir çalışmayı eklerdim ve son olarak Boğaz’da bir gün doğumunu izleyip resim yapmayı tercih ederdim ki ağırlıklı yaptığım bu oluyor.

 

Bestyle Magazin
Editör / Yazar
Diğer Yazıları Gör

Bu Ay be MAN'de Necip Memili Var!

Işıltısı ile Parıldayan Yeni Nesil Oyunculardan Sıla Korkmaz'ı Mercek Altına Alıyoruz

Bültenimize kayıt olmak
ister misin?

Be Style haberlerini ve gündemini takip et.

Şimdi Kaydol