2019 sonrasında ilk defa bir araya geliyoruz Necip Memili ile. Yine sıradışı bir çekime imza attık beraber. Bu çekimde bile fark ediliyor vizyonu, hayata bakışı, duruşu… Öyle güçlü ve sağlam bir yaklaşımı var ki oyunculuğa, yaptığı işe, saygıyla eğilme ihtiyacı duyuyorsunuz yanında. Sayısız başarılı yapımın içerisinde bulunmuş uzun yıllardır. bulunmaya da devam ediyor, durmayı da düşünmüyor asla. Böyle insanların durmadan üretmeye, var olmaya devam etmesi hepimiz için de kıymetli aslında. İyi ki varsın Necip Memili.
RÖPORTAJTUĞÇE ORÇUNUS
FOTOĞRAFCEYLAN SÖZER
STYLINGNİL NİNAT
SAÇMERT PEKGÜZEL
MAKYAJSEVİNÇ GENÇDOĞAN
BACKSTAGEABDURRAHMAN KANTAŞ
BASIN DANIŞMANIELİF KARPUZ
DİJİTAL İÇERİK DİREKTÖRÜTUĞÇE ORÇUNUS
KURUMSAL İLETİŞİMMUKADDES KAYA
DİJİTAL İÇERİK EDİTÖRLERİNAYMAN BATIMOR, KEZBAN BELET, BURAK ÜÇPINAR
2019’daki yaz özel sayımızda buluşmuştuk seninle Necip, şahane bir çekime imza atmıştık birlikte. Şimdi yeniden beraberiz. Bir hayli şey değişti o günden bugüne tabii. Özellikle pandemi gibi bir dönüm noktası girdi hayatlarımıza. Sen de sektöre yenilenerek dönenlerden misin?
Evet, ben de sektöre yenilenerek dönenlerdenim. Bir kere pandemi döneminde hayatıma harika bir kadın girdi; Didem Dayıcıoğlu. Evlendik, bir kız çocuğumuz oldu. Çok güzel şeyler oldu bu süreçte hayatımda. Bu manada yenilenerek dönenlerdenim ben de.
Yenilenmenin yanında bir de 2020’de baba olman bambaşka bir duygu tabii. Pandeminin sana en büyük kazancı Asya olsa gerek. Babalık duygusunun oyunculuğuna sağladığı yönleri sorsak.
E tabii ki de öyle, Asya benim hayatımın en önemli noktalarından, başlangıçlarından biri. Oyunculuğa yansımalarıyla ilgili net bir şey söyleyemem çünkü Asya 3.5 yaşında, yani ben 3.5 yıldır babayım. Kendi hayatıma, karakterime, dünyama kattığı o kadar çok şey var ki… Çok güzel, fazla olumlu, pozitif anlamda değiştirip yönlendiren şeyler. Bunun da zamanla yaptığım işe, oyunculuğa da yansıyacağını düşünüyorum. Çok kıymetli ve değerli şeyler katıyor bana. Oldukça şanslıyım.
Uzun yıllardır yüzüne aşinayız ve oyunculuk sektörü için önemli oyunculardan birisin. Bu denli yükselişinin olacağını hep tahmin ediyor muydun?
Öyle bir mantıkla yaşamıyorum hayatımı. Sevdiğim bir şeyi yaptım. Şehir Tiyatrosu’nda başlayıp, üniversite ile devam eden, sonra İstanbul’a gelmem ve doğru zamanda doğru yerde olmakla ilgili. Şansınızın yaver gitmesiyle de ilgilidir belki. Emek vermek, sabretmek, mümkün olduğunca pozitif enerjide kalmak en önemlileri. Yani böyle bir şeyi tahmin ederek yapmadım, ben bir şeyler yaptım ve buraya doğru evrildi sadece.
2006 yılında başlayan oyunculuk hayatın, başarıları katlayarak devam ediyor. Özellikle son yıllarda kariyerin için kendine yaptığın en önemli yatırım nedir?
Didem, kesinlikle eşim. Hayatımda çok olumlu değişiklikler yarattı. Seveceğimi, ilgileneceğimi düşünmediğim şeyleri gerçekten sevmeye başladım. Bir şeyler keşfetmek, yeni yerler görmek, bakış açınızı değiştirmek; bunlar hem yaptığım iş için ama en önemlisi de benim için çok kıymetli şeyler. O yüzden tek geçerim. Seni seviyorum Didem.
Yer aldığın ve listesi bir hayli uzun olan dizilerin yanı sıra filmlerin de mevcut. Sinema senin için de daima farklı bir yerde mi?
Her zaman öyle olacak, çünkü en basitinden daha komplike. İçinde bulunduğunuz sanat çok acayip, başı ve sonu belli olan, küçük değişikliklere maruz kalan, heyecan verici bir serüven yaşadığımız. Yapımcısıyla, senaristiyle, yönetmeniyle, oyuncusuyla, ekibiyle biraz da tadı damakta kalan bir serüven sinema. O yüzden sinemanın yeri tabii ki de ayrı. Çok özel işler var.
Bu sayısız projenin içinden hangisinin kariyerinde hızla yükselmeni sağladığını düşünüyorsun?
Tabi ki de Çukur. Ekibe, yönetmene, senariste, yapımcıya kısacası hepsine buradan teşekkür ediyorum. Çok iyi insanlarla çalıştık. Ay Yapım’la, Gökhan Horzum’la, birçok önemli değerli oyuncu arkadaşımla, yönetmenimiz Sinan Öztürk ile, Tolga Kutluay’la, Bilen Bilmen’le… Çok kaliteli bir ekiple çalıştığım için mutluyum. Birçok isim daha sayabilirim. Çekildiği dönemde çok konuşulan ve üzerinden zaman geçmesine rağmen hâlâ konuşulan keyifli bir işte olmak güzel bir şey.
Gelelim ses getiren yapımların seninle yollarının kesişmesine. Bu rollerle Necip’in buluşması nasıl oluyor? Senaryolar önüne geldiğinde seni bu rolleri kabul etmeye iten başlıca nedenler neler oluyor?
Bir şeyi yapmak istemekle ilgili bir durum. Tabii ki bende hissettirdiği duygu durumu en önemlisi ama bir diğer taraftan da bir süre sonra evrilip değişebileceğini de unutmamak gerekiyor, biraz da şans. Bazen ekip veya kararı verdiğim psikolojik hal de önemli. Bunlar gibi birçok şey etkiliyor desem doğru olur herhalde.
Bir de dijital projeler var tabii. Erşan Kuneri bunlardan biri ve oldukça ilgi gördü.2 karakter canlandırdınız üstelik. İran’lı bir yönetmen Amin Faryadi ve Tilki Selim… Nasıl bir set ortamınız oldu o dönem? Büyük merak konusu.
Çok keyifli ve güzel bir ortam vardı. Ben konuk olarak gittim. Cem Abi benim için çok kıymetli bir insan. Profesyonel işinin dışında, fikrine, zihnine, algısına çok güvendiğim bir insanla çalışmak keyifliydi. Benim Cem abi ile ikinci işim. İlki Kara Komik filmlerdi, ikincisi de Erşan Kuneri. Orada da, Allah rahmet eylesin başta Özkan Abi olmak üzere çok kıymetli abilerim, arkadaşlarım ve set ekibiyle çalıştım. Böyle bir şeye nail olmak da güzel oldu benim için. İkinci filme de konuk olarak gittim, çok eğlendim, oldukça keyifliydi. Herkesin kendini çok rahat hissettiği, işini çok iyi yaptığı, hem eğlenceli hem profesyonel, keyif alınacak bir setti benim için.
Şimdilerde de yayına girecek ve senin de başrollerinde olduğun yepyeni projeler mevcut. 15 Aralık’ta vizyona girecek Arap Kadri & Tarzan filmi merakla beklenenlerden oldu. Tam da ‘Efsane Geri Dönüyor’ temalı bir film. Pandemi itibariyle sinemaya olan ilginin biraz daha azaldığı konuşuluyor. Dijital yapımlara sinemadan daha fazla ilginin olduğunu düşünüyor musun sen de?
Çok ağır olan iki sene geçirdik. Pandemi döneminin en büyük etkilerinden biri herhalde. İnsanların mecburen dışarı çıkamadığı için ağırlıklı dijital platformlarla devam etme durumu, sosyalleşme durumu baktığınız zaman. Bunun etkisi yadsınamaz bence. Ama pandemiye rağmen yine de iyi işler yapılıyor, izleniyor, seyrediliyor, yapılmaya da devam ediliyor, yapılmalı da. Bir filmi sinema salonunda izlemek çok özel bir şey.
Eylül ayında Adana’da Altın Koza film festivalinde Umut Evirgen’in yönetmenliğini yaptığı Annesinin Kuzusu filmi ile ‘’ En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’’ ödülünü aldın. Bu arada aynı festivalde filminiz Meral Aktan ile ‘’En İyi Sanat Yönetmeni’’ ödülüne de layık görüldü. Kasım ayında da Asya’nın en önemli festivallerinden Hindistan Uluslararası Film Festivali Goa’da Dünya Sineması kategorisinde yarışacak. Filmin hikayesini ve sende bıraktığı izleri dinlemek isteriz.
Çok meşakatli, çok emek harcanan bir set ortamıydı. Zor algılanılacak psikolojik boyutta bir senaryosu vardı. Ciddi geçti tabii biraz ama festival filmi olması da sanırım bunu gerektirirdi. Hepimiz olayların, duygu durumlarının içine biraz daha konsantre olarak girdik. Setin ağırlığı güzeldi aslında. Çok önemli isimlerin üzerine çalıştığı bir senaryo. Biri de Feride Çiçekoğlu, Umut’la beraber yazdılar. Umut; çok sevdiğim bir arkadaşım, onun yönettiği bir filmde olmak, sevdiğim insanlarla oynamak; Kubilay Aka, Selin Şekerci ve onlarla memleketimde ödül almak çok güzeldi. Filmin hikayesine dönersek, otoritenin aslında birey olmaya çalışan birine yaptığı şeyi anlatıyor. Onun ileriki süreçteki psikolojik gerilimini anlatıyor, güzel bir hikayesi var. Annenizin kuzusu musunuz yoksa kurbanı mısınız sorusunu soruyor.
Şimdilerde de kadrosu açıklanan, yine müthiş oyuncularla bir araya geldiğin yepyeni bir dizinin heyecanı var; Sandık Kokusu. Özge Özpirinçci, Demet Akbağ, Metin Akdülger ile beraber yürüyorsunuz bu yolu, yakında da Show Tv’de başlıyor. Güçlü bir kadının ayakta kalma mücadelesinde aile olabilmenin gücü anlatılacak. Peki Reha’nın bu hikayedeki yeri nerede? Senden dinlemek isteriz.
Sizin de dediğiniz gibi ayakta durmaya çalışan bir kadını, ayakta durdurtmamaya çalışan bir yerde Reha. Kadın düşmanı değil kesinlikle, saplantılı sevgisinden kaynaklı bir anlamda bazı ağrazları, baskıları var. Çocuklarıyla ilişkisi iyi olan ama karısıyla ilişkisi iyi olmayan bir adamı oynuyorum, kendi içinde sebepleri olsa da çok detay vermeyeyim hikaye ile ilgili, acayip bir hikaye.
Bir de Şahsiyet 2. Sezonu Kasım ayında yayınlandı. Bunu da kısaca senden dinlesek?
İlk sezon çok fazla ses getiren, ödüller alan, Haluk Abi’nin de çok önemli bir ödül aldığı bir iş yaptık. Daha sonra sanıyorum İspanyollar birebir aldılar senaryosunu, hatta tanıtımını Onur Saylak çekti diye biliyorum. Çok önemli bir iş, benim için çok özel bir yeri var. Hakan Günday çok severek okuduğum bir romancı, özel bir adam benim için. Eminim birçok kişi için de öyle. O yüzden onunla ve Onur Saylak ile çalışmak, çok kıymetli oyuncularla oynamak benim için keyifliydi. Haluk Abi ile de beraber olduğumuz sahne var ama birbirimizi görmüyoruz. Çok güzel çekildi bu sahne, bir akvaryumun arkasında o, öbür arkasında ben, oldukça iyiydi. İkinci sezon da bomba gibi girdi.
Bunlara ek olarak yazın ‘’Başkan’’ filminin çekimlerini tamamladınız ve geçtiğimiz ay vizyona giren ‘’Son Akşam Yemeği’’ filmi var. Çekimler nasıl geçti, bize biraz bu iki projeden de bahsedebilir misiniz?
Ovacık da çektik Başkan filmini. Benim için çok eğitici, öğretici bir süreçti çünkü hayatımda ilk defa bu kadar doğuya gidiyordum. Kızımdan ve eşimden ayrı kalmak çok zordu. Oraya alışmak, orayı öğrenmek keyifliydi tabii. Ulaş Bahadır’ın çekip yönettiği, A Time Medya, Hale Algan ve Ulaş Bahadır’ın ortak yapım şirketi, gencecik bir yapım şirketi, güzel işler yapacaklar, bunun inancındayım. Bu da onlardan ilki, eğlenceli, güzel bir iş çıktı. Umarım izleyenler de çok sever. 5 Ocak’ta vizyona girecek. Son Akşam Yemeği, senaryosu itibariyle beni çok cezbeden, oynayacağım rol için de heyecanlandığım bir film. Cumhuriyet’in ilan edileceği günden bir önceki geceyi konu alıyor, Çankaya Köşkü’nün mutfağının baş aşçısını oynadım. Bir de Engin Şenkan’la, Mustafa Kırantepe’yle yeniden oynamak çok büyük keyifti. Böyle bir projenin içinde olmak, Mustafa Kemal’in adının geçtiği bir yerde olmak tabii ki de onur verici bir şey.
Bu aralar yeni projelerin arka arkaya başlıyor. Böyle zamanlarda yayın öncesi çocuk gibi heyecanlandığın, içinde uçuşan kelebeklerin olduğu günler geçiriyor musun?
Heyecanlanıyorum tabii ki. İzlememiş olduklarımı merak ediyorum, bir önizlemesi olmayanları, 2 yıl, 3 yıl, 1 yıl önce yaptığınız şeyi izlemesi enteresan oluyor biraz. O kadar hızlı gidiyor ki her şey hayatta, bambaşka bir kafadan oraya evriliyorsun tekrar. Geçmişe dönmek gibi bir şey aslında, ilginç yani. O anlamda da bizim iş güzel.
Bir de yurt dışında talk show yapıyorsunuz. Enteresan bir start alma hikayeniz var diye duyduk. Nasıl bir format? Bu sene de devam edecek misiniz? Türkiye’de de yapmayı düşünüyor musunuz?
Devam edeceğiz bu sene. Benim orada çok sevdiğim bir kardeşim var, Sedat Erdoğan. Ondan geldiği için fikir Avrupa’da başladı, Avrupa’da devam edecek. Kendi hikayemi anlattığım bir talkshow bu, interaktif tarafları da var. Eğlenceli, gidip orada stres attığımız bir iş aslında. Avrupa için dizayn edildi. Hikayeler anlattığım, gülüp eğlendiğimiz bir talkshow. Asya’yı ve çocukluğumu anlatıyorum. Keyifli bir oyun.
Özellikle bu denli yoğun çalıştığın tempoda eşine ve kızına nasıl zaman ayırıyorsun? Sana sitem ettikleri oluyor mu hiç?
Yoğun bir tempodayım bu aralar özellikle, keyifli ama güzel. Tabii ki onlar da çok anlayışlılar. Asya 3.5 yaşında ve özlüyor tabii ama repo günlerimde ve setim erken bittiğinde vaktimi kızıma ayırarak telafi etmeye çalışıyorum. Yine de özlüyorum.
Sosyal medyan da çok kuvvetli. 1 milyon takipçili hesabı yönetiyorsun. Seni orada anlık görmek mümkün mü? Yoksa paylaşımlarını belirli aralıklarla yapmayı mı tercih ediyorsun?
Yok valla ben hesapsız kitapsız, bambambam, taktiksiz kullanıyorum (gülüyor). Takılıyorum ben orada, sosyal medya işte, eğleniyorum kısacası.
Son olarak, iyi bir oyuncunun en çok beslendiği noktaları sorsak, ilk üçte neleri sıralarsın?
Yeteneğe inanıyorum tabii ki ama çalışmazsan, kendini geliştirmezsen, bir süreç yaşamazsan, tecrübe etmezsen olmuyor. Bu hiç bitmeyecek, sürekli devam etmesi gereken bir süreç. Kendi adıma iç güdülerime güveniyorum, yaşantım var, gezip görmek istediklerim, okuduklarım, okuyacaklarım var. Tecrübe etmeye devam etmeye çalışıyorum. Konsantrasyonla ilgili aynı zamanda da. Ropörtaj için de ayrıca çok teşekkür ediyorum Beman ailesine.