in

DeFacto Sürdürülebilirlik ve CSR Başkanı Elif Çam

Global moda markası DeFacto’ya Sürdürülebilirlik ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk Başkanlığı görevine başarılı yönetici Elif Çam getirildi. Tedarik başkanlığını üstlenen, yurt içinde ve yurt dışında 22 yılı aşkın deneyime sahip Elif Çam, iş dünyasının altın kadınlarından biri olarak, bu görevinde de başarılarına değer katmaya devam etmek üzere yola çıktı. Tekstil sektöründeki uzmanlığıyla adından sıkça söz ettiren güzel ve başarılı yönetici, sürdürülebilirlik konusunda da hassasiyetini gösteriyor.

Röportaj Mukaddes Kaya

 

Kariyer yolculuğunuz merak konusu, sizden dinlemek isteriz.

İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduktan sonra tekstil sektöründe global satın alma, tedarik zinciri ve ürün yönetimi gibi farklı alanlarda 20 yılı aşkın deneyim kazandım. Avrupa, Asya ve Uzak Doğu’daki uluslararası operasyonlarda görev aldım ve ticari hedefleri sürdürülebilir iş modelleriyle birleştiren projelere liderlik ettim. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yüksek lisans yaparak, kadınların iş hayatında yaşadıkları zorluklara ilişkin çalışmamı 2017 yılında yayımladım. Şu an DeFacto’da Tedarik, Sürdürülebilirlik ve CSR Başkanı olarak, şirketin sürdürülebilirlik stratejisini, tedarik zinciri operasyonlarını ve sosyal sorumluluk projelerini yönetiyorum. Çevresel ve toplumsal fayda yaratmayı amaçlayan yenilikçi projeler geliştiriyor ve sürdürülebilir sanat projeleriyle de sanatı sosyal değişim için güçlü bir araç olarak konumlandırmayı hedefliyoruz.

Moda ve tekstil dünyası ile tanışmanız nasıl gerçekleşti?

Tekstil sektörüyle tanışmam ailem sayesinde oldu. Babam, İTÜ mezunu bir işletme mühendisi ve 35 yılı aşkın süre sanayici olarak ülkemize hizmet etti. Ailemin insana ve değere dayalı iş kültürü, sektöre olan ilgimi çocukluk yıllarımdan itibaren şekillendirdi. Okul hayatımda ise İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ndeki ekonomi ve yönetim derslerinde kaynak yönetimi, verimlilik ve süreç optimizasyonu gibi konulara yoğunlaştım. Üretim süreçlerindeki israfın yalnızca finansal değil, aynı zamanda çevresel ve toplumsal etkiler yarattığını fark ettiğimde, tekstil sektörünün sürdürülebilir dönüşümünde yer alma isteğim güçlendi. Bu yolculuk, global tedarik zincirinde edindiğim deneyimlerle daha da derinleşti ve sürdürülebilirlik odaklı bir lider olarak gelişmemi sağladı.

Peki sizce moda sürdürülebilir bir kavram mıdır?

Moda, sürdürülebilir dönüşüm için büyük bir potansiyele sahip. Ancak bu dönüşüm yalnızca çevre dostu ürünler sunmanın ötesine geçiyor. Sürdürülebilir moda; sosyal, çevresel ve ekonomik boyutlarda dengeli ve etik bir yaklaşımı benimsemeyi gerektiriyor. DeFacto olarak, çevresel etkileri en aza indiren üretim tekniklerine yatırım yapıyoruz. Örneğin, denim üretiminde su tüketimini %80 oranında azaltan Wiser Wash teknolojisini kullanıyoruz. Ayrıca, sürdürülebilir pamuk tedarik kısmında Better Cotton girişimini destekliyor, koleksiyonlarımızda geri dönüştürülmüş ve vegan malzemelere yer veriyoruz. Tedarik zincirimizde etik ve ekolojik standartları sürekli iyileştirmek için paydaşlarımızla iş birliğimizi güçlendiriyoruz.

Sürdürülebilirlik hayatın her alanında olabilir mi?

Sürdürülebilirlik, hayatın her alanında benimsenmesi gereken bütünsel bir kavramdır. Bu, sadece çevresel bir sorumluluk değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal kalkınmayı destekleyen kapsamlı bir stratejidir. Doğal kaynakların verimli kullanımı, karbon ayak izini azaltma, atık yönetimi ve enerji verimliliği gibi uygulamalar, bireyden topluma kadar geniş bir etki alanına sahiptir. Sanat da sürdürülebilirlik kavramının güçlü bir parçasıdır. Sanat yoluyla çevresel ve toplumsal sorunlara dikkat çekmek, ilham verici değişim hareketlerini tetikleyebilir. Sürdürülebilir sanat projelerimizde hem doğal hem de geri dönüştürülmüş malzemeler kullanarak sanatı sosyal sorumluluk projelerimizin önemli bir unsuru haline getiriyoruz. Böylece toplumsal farkındalık yaratırken, çevreyi koruma misyonumuzu da sanatsal bir dil ile ifade ediyoruz.

DeFacto ile buluşmanız nasıl gerçekleşti?

Uzun yıllar yurt dışında çalıştıktan sonra Türkiye’ye dönme kararı aldım ve bu süreçte DeFacto ile yollarımız kesişti. “İyi ki” dediğim bu karar, sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda odaklı projeleri daha geniş bir ölçekte yönetme fırsatı sundu.

Göreve başlamanızla birlikte markada ne gibi yenilikler gerçekleşecek?

DeFacto’nun sürdürülebilirlik hedeflerini daha ileriye taşımak üzere çeşitli stratejik adımlar atıyoruz. 2030 yılına kadar koleksiyonlarımızın %90’ını sürdürülebilir kaynaklardan elde edilen malzemelerle üretmeyi, 2050 yılına kadar ise “net sıfır” karbon emisyonuna ulaşmayı hedefliyoruz.

Bu doğrultuda, yenilenebilir enerji yatırımlarımız kapsamında Çerkezköy depolarımıza GES panelleri kurduk ve operasyonlarımızda enerji verimliliğini artırıyoruz. Ayrıca, Better Cotton girişimiyle pamuklu ürünlerimizin %50’sini sürdürülebilir kaynaklardan tedarik etmeyi hedefliyoruz. Döngüsel ekonomi projeleriyle, üretim süreçlerimizde atık yönetimini iyileştirmeye ve değer zincirimizdeki sosyal etkiyi artırmaya devam ediyoruz. Sürdürülebilir sanat projelerimiz kapsamında ise çevresel farkındalığı artıran ve toplumsal değişimi teşvik eden yaratıcı projeler üzerinde çalışıyoruz. Bu projelerle sanatın dönüştürücü gücünü, sürdürülebilir yaşam hedeflerimizle buluşturuyoruz.

İnsan kaynakları ile moda sektörü arasında nasıl bir bağ var?

Moda sektörü, küresel ölçekte büyük bir istihdam kaynağıdır ve insan odaklı bir sektördür. Tedarik zincirinden perakendeye kadar her aşamada, çalışanların haklarını ve sosyal sorumluluğu gözetmek temel bir öncelik olmalıdır. Bu nedenle, sürdürülebilirlik stratejimizin önemli bir parçası olarak yalnızca çevresel değil, aynı zamanda insan odaklı çalışma prensiplerine de yatırım yapıyoruz.

Bu sezon DeFacto modasında neler var?

DeFacto olarak müşteri trendlerini yakından takip ederek kaliteli ve uygun fiyatlı ürünler sunuyoruz. Bu yıl, “I Love Me” temasıyla, müşterilerimizin kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacak özel koleksiyonlar tasarladık. Sürdürülebilirlik odaklı tasarımlarımız ve döngüsel malzemelerle üretilen koleksiyonlarımız bu sezona damga vuracak.

Sizce, markalar nasıl bir sorumlulukla hareket etmelidir?

Markalar, çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerini göz önünde bulundurarak sorumlu iş modelleri geliştirmelidir. Tüm değer zinciri boyunca etik ve şeffaf bir yaklaşım benimsemek; çalışanlara, tedarikçilere ve topluma fayda sağlayacak sürdürülebilir çözümler sunmak günümüzde bir tercih değil, zorunluluktur. DeFacto olarak, üretimde daha az kaynak tüketen, çevresel ayak izini azaltan ve döngüsel ekonomiye katkıda bulunan yenilikçi malzemeler kullanıyoruz. Örneğin, zeytin endüstrisinin atıklarını değerlendirerek geliştirdiğimiz vegan zeytin derisi, karbon emisyonlarını %94 oranında azaltıyor ve koleksiyonlarımıza sürdürülebilirlik katıyor. Sürdürülebilir sanat projelerimizde ise doğal malzemelerden üretilen eserlerle ekolojik farkındalık yaratıyor ve sanatı sosyal değişim için güçlü bir araç olarak konumlandırıyoruz.

What do you think?

Written by bestylemagazine

Ulaşılması Zor Hedeflerle Yeni Yıla Başlamayan Erkekler

Şubat 2025 Burç Yorumları