in

Ceren Benderlioğlu

Kendine has oyunculuğuyla izleyicilerin kalbinde taht kuran Ceren Benderlioğlu, sahnenin büyülü dünyasında hayallerini nasıl gerçeğe dönüştürdüğünü anlattı. Küçük yaşlardan beri sahneye duyduğu tutkuyu ve oyunculuk serüveninin Alice Harikalar Diyarında gibi her kapıdan geçtikçe farklı maceralara açılan hikayesini paylaşarak, hayallerinin peşinden gitmenin önemini vurguladı.

Röportaj Mukaddes Kaya

 

Oyunculukla tanışmanız nasıl oldu?

Oyunculukla tanışmam ilkokuldan beri hayalini kurduğum bir şeydi. Küçüklüğümden beri sahnede olmayı, farklı karakterlere hayat vermeyi hep hayal ederdim. Bu tutkum, Trakya Üniversitesi Radyo Televizyon Bölümü’nde eğitim aldığım dönemde gerçek oldu. Üniversite yıllarında başladığım bu yolculuk, bana bambaşka kapıları açtı. Alis Harikalar Diyarında gibi her kapıdan girdiğimde başka bir yolculuğa adım attım ve bugüne kadar geldim.

Oyunculuk size ne ifade ediyor?

Sahnede ve kamera karşısında olmak, farklı duyguları, hikayeleri ve yaşamları deneyimlemek benim için büyük bir özgürlük ve tatmin kaynağı. Bu meslek sayesinde insanlara dokunabilmek, onların kalplerine ve zihinlerine hitap edebilmek beni gerçekten motive ediyor. Oyunculuk benim için bir ifade biçimi ve aynı zamanda içsel bir keşif yolculuğu. Her rol, bana hem kendimden hem de başkalarından bir şey katıyor, bu da beni sürekli olarak büyüten ve olgunlaştıran bir süreç.

Tüm istediğiniz rolleri oynadığınızı düşünüyor musunuz?

Her yeni proje, oyunculuk serüvenimde yeni bir sayfa açıyor ve her karakter bana farklı bir perspektif kazandırıyor. Bu nedenle, kariyerimde oynadığım rolleri büyük bir keyifle hatırlıyorum, ancak önümüzdeki projelerde de yeni ve heyecan verici karakterlerle buluşmayı sabırsızlıkla bekliyorum. Oyunculukta bir sınır yok, bu sınırsızlık, bana her zaman ilham veriyor ve beni motive ediyor. Henüz karşılaşmadığım karakterler ve anlatılacak birçok hikaye olduğuna inanıyorum. Bu nedenle, kariyerim boyunca hep yeni rolleri keşfetmeye ve farklı karakterlere hayat vermeye devam edeceğim.

Tiyatroyla ne zaman tanıştınız ve son oynadığınız rol nasıldı?

Tiyatroyla tanışmam çok küçük yaşlarımda oldu. Tiyatro, oyunculuk kariyerimde önemli bir yer tutuyor ve sahne deneyimimin kamera önünde oyunculuktan farklı ve derin bir tatmin sağladığını düşünüyorum. Tiyatro bana canlı performansın heyecanını, izleyici ile anlık ve doğrudan bir bağlantı kurmanın benzersiz bir deneyimini sundu. Yakın zamanda oynadığım tiyatro oyunu benim için fazlasıyla unutulmaz bir deneyimdi. Oynadığım rol, derin ve çok katmanlı bir karakterdi. Rolüm, hem fiziksel hem de duygusal açıdan zorlu ve yoğun bir performans gerektiriyordu. Bu karakteri canlandırmak, benim için büyük bir meydan okuma ve aynı zamanda büyük bir ödül oldu. İzleyicinin tepkisini anında görmek, onların duygularına dokunabilmek ve sahnede canlı olarak karakteri yaşamak, benim için son derece tatmin ediciydi. Bu deneyim, bana ve kariyerime yeni bir bakış açısı kazandırdı. Sahneye adım attığım her an, oyunculuğu herkese ve her şeye rağmen neden bu kadar tutkulu bir şekilde sevdiğimi hatırlattı.

Oynadığınız diziler içinde sizin için en çok iz bırakan hangi karakter oldu?

Bir kitaptaki karakteri yaşamak gibi her rol. Hepsinden öğrendiğim o kadar fazla bakış açısı var ki. Kelebek Çıkmazı, Üç Kadın, Savcının Karısı, Gülbeyaz, Kırık Kanatlar, Güz Yangını, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Lale Devri… Oynadığım tüm dizileri yazan senaristlerin o kadar güzel bakış açıları vardı ki onların hayata koyduğu karakterlerden öğrendiğim çok şey oldu. Bir çeşit kişisel gelişim yolculuğu gibi. Bir elbise giyiyorsun ve elbisenin tüm dikişleri vücuduna oturması gerekiyor, insanların “ne kadar yakışmış” demesi için. Oynadığım tüm elbiseler dolabımda ve kalbimde çok değerliler.

Bir oyuncuyla evli olmak nasıl bir his? Günlük hayatınızda sürekli işinizden konuşur musunuz?

Beni de Emir’i de tanıyan herkes bilir ki biz önce Emir ve Ceren, anne ve baba, eş ve arkadaşız. Oyuncu olarak yaşamak nasıl bir tanım gerektiriyor bilmiyorum ama biz 16 senedir neredeyse birlikteyiz, 14 yıldır evliyiz. Emir’in bende tanımı, benim Emir’de tanımım çok farklı. Bir de biz çok küçük bir dost grubuyla kendi halimizde, kendi iç dünyası olan bir çiftiz ve bunu çok güzel korumayı başardık zaman içerisinde. İşimizle alakalı onu ya da beni ilgilendiren bir şey olduğu zaman konuşuyoruz. Ya da heyecanlarımızı paylaşıyoruz ama sürekli bir iş konuşması diye bir şey söz konusu olamaz. Kaldı ki öyle olsa bu evliliğin tanımı bambaşka olurdu.

Bir kız çocuğu annesi olarak onun için nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz?

Açıkçası etmemeye çalışıyorum çünkü o zaman benim hayallerim olacak. Onun hayallerini daha canlandıran, onu daha geliştiren bir kanaldan yaklaşmaya çalışıyorum. Kız çocuk, erkek çocuk fark etmez, evlat çok özel bir şey. Anne baba olmak büyük bir ego savaşı. Kendini çok geride tutup onu öncelik olarak koyabilmek, onun hayallerinin kendi hayallerinle karışmamasını sağlamak gerçekten zor. Ama ben kızımın yeteneklerini görmesini, onların üzerine hayal kurabilmesini ve çalışmasını sağlamakla yükümlüyüm.

Evlilik aşkı öldürüyor mu, siz nasılsınız?

Evlilik demeyelim de zaman aşkı dönüştürüyor. Bu dönüşüm zorlayıcı ve baskıcı bir yerden olmazsa dünyanın en güzel kulübü gibi bir şey. Birbirimizin hobilerini desteklemek, birbirimizin alanlarına girmemek ama birlikteyken tek olabilmek çok özel. Emir her zaman benim ne düşündüğümü çok önemsedi. Mutlu olmaktı önemli olan. Geldiğimiz noktada da beni tanıyanlar çok iyi bilirler ki, kendi kendine tatil yapan, evi ile çocuğuyla ilgilenen, ailesiyle birlikte olduğu zaman sorumluluklarını bilen, işinde prensipleri olan ve çalışkan, işteyken işi, evdeyken evi düşünen bir kadınım ve bunu yapabiliyor olmamın en büyük sebeplerinden bir tanesi bana “ben her zaman buradayım” diyen eşimdir. Arkandayım, korkma, sen ne yaparsan en güzelini yaparsın ve sana güveniyorum enerjisini o kadar güzel veriyor ki. Bizim maşallahımız var, ben biraz daha anlatırsam nazar değer diye korkarım o yüzden susayım.

Tiyatro, dizi, sinema sıralamasında ilk tercihiniz hangisi?

Fark etmez diyemeyeceğim, sinemaya aşığım. Beyazperde çocukluğumun hayaliydi. Rexx ve Süreyya sinemasının dili olsa da konuşabilseydi keşke. Dizi hem hayatımı idame ettirebilmem için, hem de o sürekli çalışıyor olma duygusunu tetiklediği için çok seviyorum. Ben çok yerinde durabilen bir insan değilim, oturmak çok bana göre değil. O yüzden dizi yaparken bedenen kendimi çok iyi hissediyorum. Tiyatro erler meydanı, ben o meydanı çok sevdim fakat tiyatro yaparken çalıştığım herkesin kim olduğu ve nasıl çalıştığı benim için çok önemli çünkü ben aşırı disiplinli ve eğlenceli çalışmayı severim. Hem gülüp hem kahkaha atıp hem de gerçekten işimi yapma kısmıyla çok ilgileniyorum. Tiyatro için doğru ekip, doğru iş ve doğru zaman olması gerekiyor. Yapmak için yapmak istemiyorum tiyatroyu artık.

Çılgın bir kadın olduğunu söyleyebilir misin?

Çılgın değil ama kalıpların dışında bir kadın olduğumu söyleyebilirim. Anne ve eş olmama rağmen kendime nefes aldığım zamanlar yaratıyorum; hobilerimle ilgileniyor, kız arkadaşlarımla veya yalnız tatile çıkabiliyorum. Sporuma zaman ayırıyorum. Kendime değer veren ve kendi farkında olan bir kadın olmaya çabalıyorum. Bu bazılarına çılgınca gelebilir, ama benim için doğru olan bu. Herkesin bakış açısıyla çok ilgilenmiyorum; kendi alanımda, kendi duvarlarımı sürekli genişleterek yaşıyorum. Çevremi buna göre kuruyor, etrafımdaki enerjileri buna göre seçiyorum. Hem geleneksel bir bakış açım var, hem de normların dışında bir hayatım. Bir arkadaşım bana “Ceren, hem Avrupalısın hem de doğu kültürünü içinde barındırıyorsun. Tahmin edilemez bir döngü ve renk skalana sahipsin” dedi. Kendimi dinliyor, iç sesimin bana ne dediğine kulak veriyorum.

Nasıl bir ev kadınısın? Sanatçı kimliğini evde devam ettirir misin?

Sanat hayatın her alanına yayılabilir; sofrayı kurarken bile sanatınızı konuşturabilirsiniz. Evde oldukça domestik bir yanım var. Ev işinden asla gocunmam ve severek yaparım.

Güzelliğin için günlük rutinlerin var mı?

Spor olmazsa olmazım. Spor rutinim her zaman değişir, vücudumu dinlerim. Bazen sert ve ağır sporlar yaparım, bazen de daha soft ve sakin sporları tercih ederim. Şu an sakat olduğum için koşuyu azaltıp daha interval bir kardiyo tercih ediyorum. Erken yatmaya çalışırım ve çok erken kalkarım. En önemli rutinim ise enerjisi güzel insanlarla selamlaşmaktır. İnsanın benzini enerjidir ve onu yönetebilmeyi öğrendiğinde yaşın bir anlamı kalmıyor.

Modayı takip eder misin?

Yeni olan şeyleri takip ederim fakat 1950’ler ve 60’lar sevdalısıyım. O zamanların modasını yeni ürünlerle kombine etmeyi çok seviyorum. İkinci el giysilere de büyük bir sevdam var. Çoğu zaman nasıl hissediyorsam öyle giyinirim; bu bir punk ezgisi ya da 90’lar enerjisi taşıyabilir. Güzele bayılırım ve üstümde güzel duracağına inandığım şeyleri denemeyi severim. İçinde iyi hissettiğim zaman o benim için modadır.

Sporcu kimliğin de var, şu an devam ediyor musun?

Annemle babamın bana yaptığı en büyük yatırımlardan biri spordu. Her zaman hayatımda spor olmasını sağladılar. Mutlu olduğum, kendimi kötü hissettiğim veya hasta olacağımı düşündüğüm zamanlarda hep spora sığındım. Spor yaptığımda bağışıklığımın daha yüksek olduğuna inanıyorum. Üç gün spor yapmazsam duygusal olarak daha stresli ve sinirli hissediyorum. Spor benim için zayıflık değil, güçlü bir duruş demek. Sağlığım el verdiği sürece hayatımın her yerinde sporun olmasını istiyorum. Hareket her zaman bereket getirir.

Bu ara hangi projede yer alıyorsun? Önümüzdeki dönemde yeni projeler var mı?

Çok kısa bir süre önce Netflix’le birlikte çok özel bir projede yer aldım. Sanırım siz 2025 Ocak ayları gibi izleyebileceksiniz. İçinde olmaktan çok keyif aldığım bir projeydi. Bu yaz bir sinema filminde rol alıyorum. Önümüzdeki sezon için yeni dizi görüşmeleri yaptık, beğendiklerimizi söyledik ve netleşmesini bekliyoruz.

Hayat motton nedir? 

“Olduğum gibi kabul ederek, her gün daha iyi olmaya çalışmak; gerçek bir huzurun ve güzellik dolu bir hayatın anahtarıdır.”

What do you think?

Written by bestylemagazine

ALİZE GÖRDÜM

81. Venedik Film Festivali