in

bestylekapakbestylekapak

be MAN Magazine Furkan Palalı Nisan 2024

Yıllar önce birlikte bir kapak çekimine imza attığımız Furkan Palalı ile yeniden beraberiz bu ay. Araya giren seneler kendisine bir hayli iyi davranmış. Başarılarına yenilerini eklerken, yer aldığı projelerin sayısını da bir hayli artırmış. Bunlarla da yetinmeyip dünyada yayınlanan projeleri sayesinde de artık çok daha popüler bir isim Furkan Palalı. Bu sayede de yabancı dil eğitimlerine başlamış ve yeni sürprizleri de yolda.
Dünden bugüne yenilenen Furkan sayesinde dergimize de bahar geldi.

RöportajTuğçe Orçunus
FotoğrafKaan Bülbüloğlu
StylingSemih Demir
Makyaj&SaçSevinç Gençdoğan
Fotoğraf AsistanlarıBurak Önver, Cem Ceylan
Styling AsistanıBurak Kara
PRSeda Altuner
Dijital İçerik DirektörüTuğçe Orçunus
Kurumsal İletişimMukaddes Kaya
MenajerÇağla Yozgatlı GüldenAvşaroğlu

2017 yılında bir araya gelmişiz en son Furkan. BeMAN 4.sayımızın kapağında beraberdik, epey bir zaman olmuş. Eminim ki çok daha yenilenmiş, olgunlaşmış bir adam var karşımızda. Nasıl geçti o yıllar?

Tarihi siz hatırlatmasanız, 7 yıl geçmiş demezdim. Zaman o kadar hızlı geçmiş ve geçiyor ki… Öncelikle son dönemlerde, bu klişeleşmiş bilginin farkındalığıyla yaşamaya çalıştım diyebilirim. Özellikle son 2-3 senedir. Kırgınlıklar, küslükler, hırslar, öfkeler, tripler derken birçok şeyi, özellikle de anı kaçırmaktan korkar hale geldim ve bu değişim çok hoşuma gidiyor. Çok hırslı bir adam olmamama rağmen bu konuda da kırılmaya, eğilip bükülmeye çalışıyorum. Sadece hala fazla disiplinliyim ve bu yakınlarımın başını ağrıtabiliyor. Ama beni “en” ben yapan özelliklerden biri de bu. Bulunduğum noktanın, elde ettiğim birçok şeyin ana etkenlerinden biri bu özelliğim. Birçok şeyi idare etmeyi, hayatımdaki insanı veya arkadaşlarımı tolere etmeyi öğrenme yolculuğundayken, belki de sevdiklerimin de beni idare etmesi gereken zayıf karnım burasıdır. Bu konuda karşımdaki insanların gözünden küçük esnemelerimin, benim nezdimde büyük adımlar olduğunu hatırlatmak isterim.

Bu süre zarfında her geçen yılın insana öğrettiklerini bir kenara bırakarak, özellikle kendi gücünü keşfettiğin, oyunculuğun adına kendine yaptığın yatırımları merak ediyoruz.

Oyun, dizi, film izlemek. Bunlar her oyuncunun yaptığı şeyler evet ama sadece tek bir karakteri, hikayedeki yolculuğu boyunca bütün duygu devamlılıklarını, ruh halini takip etmek kesinlikle başka bir bakış açısı getiriyor. İkinci olarak insanlarla olan iletişimimi kuvvetlendiriyorum bir süredir. Bu ne demek? Her birimiz o kadar farklı karakterlerdeyiz ki her duruma, her yaşanana farklı tepkiler veriyoruz, başka şeylerden keyif alıyoruz, başka hobilerimiz başka hayallerimiz var, bambaşka yemekleri seviyoruz, başka müzikler dinliyoruz başka başka başka… Bir yandan gerçekten akışta kalarak ama bi yandan da insan gözlemleyerek, oyunculuk paletime bir renk daha eklemeye çalışıyorum. Enstrüman çalmaya çok niyetliydim ve ilk fırsatta bu hayalimi gerçekleştirdim, bağlama öğrendim. Yurt dışında proje yapmak istediğim için İtalyanca da öğrendim. 

Neredeyse 2010 yılından beri ekranlardasın. Ve durmadan çalışanlardansın. Hep de başrolsün projelerde. Haliyle de başarılarını katlıyorsun. Bu noktada iyi oyuncu olmanın yanı sıra şansa da inanır mısın?

“çabalama(ma) kavramı başına gelecek şeylerin yani geleceğinin baş mimarlarından. Kimse oturduğu yerden şanslı olduğu için başarıya ulaşmıyor. Çok çalıştın, çok inandın, elinden gelen her şeyi yaptın ama karşılığını alamadığını düşünüyorsun diyelim. Mümkündür, hepimizin zaman zaman başına gelir ama tam o anda gardını düşürmeden daha iyisi için çaba sarfediyorsan er ya da geç başarı sana gelmek zorunda.

Yer aldığın dizilerin sayısı epeyce fazlayken filmler daha az. Bunun özel bir sebebi var mı? Sinemanın sendeki yerini tarif eder misin?

Özel sebebi var aslında. Sinemanın kalıcı, dizilerin ise sabun köpüğü olduğunu düşünüyorum. Yani insanlar sinemaya gitmek için zaman ve para harcıyor, izlerken bir şeyler yiyip içiyor. Senaryoyu okurken de; bu filmi izlemek için evinden kalkıp gelip, para harcamasına değer mi sence diyorum kendime. Akıllarda kalacak filmler çekmek isterim. İstemeyle olmuyor tabii ki bazen yanlış kararlar verebiliyorsun ama en azından niyetim bu.

Yeni heyecanın olan Evli, Mutlu, Çocuklu filmi vizyona ne zaman giriyor? Nasıl kesişti yolunuz Ender ile?

Nisan veya Mayıs gibi vizyona girmesi planlanıyor. İşte az önce bahsettiğim gibi aslında okuduğumda insanlar sinemaya gelir, mısırını içeceğini alır, sevgilisiyle veya arkadaşıyla bu filmi keyifle izler dedirten bir hikaye bana göre. Umarım sonuç da izleyiciye öyle yansır. Zaman zaman hüzünlendiren ama genel olarak güldüren bir aşk hikayesi. Kız babası bir avukat olarak izleyecekler beni.

Dizi setlerinin çalışma koşullarından, uzun süren saatlerden şikayet eden oyuncular duyuyoruz. Sen de Kirli Sepeti’nde Levent rolündesin. Nasıl gidiyor set ve çalışmalar? Yeni sürprizler olacak mı dizide?

Nazar değmesin çok çok rahat bir setimiz var. Ece hoca da Azime hoca da şeker gibi. Bizi düşünen bir yapımcımız var. 5/12 çalışıyoruz, gerçekten çok konforlu. Yüzü gülen ekip ve oyuncu grubu var. Daha ne olsun. Senariste sordum sürpriz var mı diye, olacak dedi. merakla bekliyorum ben de, hep birlikte göreceğiz.

İzleyenlerden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?

Hayriye ile aşk beklentisi var seyircinin. Ama altını doldurarak duyguları güçlendirmek çok daha gerçekçi. Endişeye, aceleye mahal yok. Travmatik bir geçmişi var Levent ve ailesinin. Tam olarak ne oldu da kardeşinden uzaklaştı en çok merak edilen, bana sorulanlardan bir tanesi. Oradaki hikaye yavaş yavaş açılacak.

Dijitalleşme konusunda ne düşünüyorsun? Oldukça fazla platform, bir hayli proje var. Seni de digital bir platform da ‘’Şebeke’’ dizisinde ‘Başkomser Ali’’ rolüyle izledik, nasıl bir deneyimdi? 

Dijitalleşme konusuna gelince, her şeyden önce fazla platform olması, istihdam demek. Daha fazla oyuncunun, teknik ekibin çalışması demek. Daha çok üretmek demek. Tv’de 6 günde 150 dakikayı bulan dizileri çekmek zorundayız ister istemez kaliteden ödün veriyoruz. Dijitalde bir haftada 40-50 dakikalık daha iyi hazırlanmış, daha özenilmiş işler çekebilme imkanımız var. Ve tabii ki tek tuşla tüm dünyaya ulaşabilmesi, işlerimizin ve bizlerin tanınırlığı, adını duyurması açısından da önemli.

Şebeke dizisine gelecek olursak; sete çıkmadan önce bir ay önce 10 bölüm dizinin 6 bölüm senayosu elimdeydi. Bu durum bir oyuncu için büyük bir konfor. Ileriki bölümleri bildiğin için; karaktere hazırlığını, hikaye içindeki evrimleşme sürecini çok daha organik bir şekilde olgunlaştırabiliyorsun bir kere. Bir haftada 50 dakika çekmek de büyük konfor. Karakterin üzerine düşünecek zamanın var, yönetmenle istişare yapacak zamanın var. Günde az sahne çekmek kesinlikle işin kalitesini artırıyor. Hem daha fazla planla sinematografik açıdan zenginleşmiş, hem de üzerine çokça düşünülmüş bir sonuç çıkarabiliyorsun.. 

Ali devletin, emniyetin içindeki karanlık elleri ortadan kaldırmaya ant içmiş ve kirli oyunlara çomak soktuğu için rütbesi sökülmüş bir başkomiser. Kafayı vatanı bu beladan kurtarmayı odak noktası haline getirdiği için ailesine zaman ayıramamış ve hem eşiyle hem çocuğuyla arası açılmış. Bu psikolojik durumun senaryoya entegre edilmesi, salt aksiyona bağlı kalınmaması projenin benim için albenisi olan önemli unsurlarından biriydi. Karakter için saçımı koyulaştırdım, biraz kilo aldım. Bu değişimler beni bir oyuncu olarak tatmin ediyor.

Farklı ülkelerde de yayınlanan projelerin içerisinde yer almak, Furkan Palalı ismini dünya çapında bilinir ve iyi bir seviyeye taşıyor. Bu da büyük bir gurur. Özellikle No:309 dizisiyle İspanya’da büyük ses getiren isimsin. Oyunculuğuna dair yansımaları nasıl oldu?

Genel olarak yurt dışındaki başarının yansımalarını anlatmak isterim; Avrupa, Asya, Latin Amerika vs dünyanın dört bir yanında dizilerimiz izleniyor. Tabii ki gurur verici. Mesafe tanımaksızın karşılıksız sevginin böylesi. Doğum günümde İspanya’dan, İtalya’dan, Arap ülkelerinden hediyeler gönderiyorlar bu inanılmaz güzel ve özel bir duygu. Benim Tatlı Yalanım, No309, Bir Zamanlar Çukurova. Üçü de onlarca ülkede yayınlanıyor veya yayınlandı. Bu durum; Türkiye’de de yeni bir projeye başlarken avantajımız oluyoruz, yeni projelerimi bekliyorlar. İş birliği teklifleri, davetler alıyoruz. Gidip geliyoruz sık sık.

Bir Zamanlar Çukurova dizisindeki başarılarınla da İtalya’dan büyük ilgi gören isim oldun. Reyting rekorları kırdı dizi. Bu sayede de sana çok iyi teklifler geldiğini duyuyoruz o taraftan. Hatta İtalyanca öğreniyorsun. Yakın zamanda güzel sürprizlerin olacak gibi hissediyorum, ne dersin?

Doğru hissediyorsun gibi sanki. Eylül gibi proje için gitme ihtimalimiz var. İtalyancayı bu yüzden öğreniyorum. Yaz ortasında şartlar ve takvim doğrultusunda kararımızı vereceğiz. Daha önce Tv programları ve işbirlikleri için gittim İtalya’ya. Önümüzdeki süreçte yeni iş birliklerimiz var ve tekrar gideceğim.

Dizilerdeki performansın ile birçok ödüle layık görüldün. Hep daha iyisini başarabilmek ve ödüllerini katlamak için bazı hedefler koyar mısın kendine?

Kesinlikle. Hep daha iyisini başarabilmek için hedef koyarım ve o hedefe ulaşana kadar giderim, asla pes etmem. Büyük hedefler koymam step step gitmek daha gerçekçi ve sağlam gelir bana. hedefe koşmak yerine, adım adım ilerlemek, demlemek demlenmek gerektigini düşünüyorum.

Kariyerin için ‘İyi ki Yer Almışım’ dediğin, geri dönüşlerini çok iyi hissettiğin projen hangisi sence?

Bir Zamanlar Çukurova.

Fazla koşuşturmalı bir hayatın içerisinde gibisin. Tabuların var mıdır? Özellikle yıkmak istediğin ama bir türlü beceremediğin?

Her şeyi kendim halletmeye, kontrolümün altında olmasına o kadar alışkınım ki. Sanırım herhangi bir konuyu, o konuya daha hakim olan birine bile emanet ederken zorlanıyorum. Aslında yüküm alınsın istiyorum. Sürekli düşünmekten, her şeyi kurgulamaktan çok yoruluyorum. Ama zaman lazım. En azından farkındayım. Özeleştiri yapıp üzerine gidiyorum. “Tabularını yık” demek yerine yıkmaya çabaladığımın farkında olunmasını tercih ederim. Çünkü bu bir değişim yolculuğu ve baskı yerine motivasyona ihtiyacım var.

Peki kendine zaman ayırma kısmını nasıl yönetiyorsun? Sporun, düzenli yaşamın, seyahatlerin… Planlı bir sistemin var mıdır mesela?

İş yaparken özellikle çok planlayım. Her şeyim saati saatine kurguludur. Kahvaltı saatim, kuaför, spor ders saatim. İnsanlara garip gelebiliyor ama bunu yapmak zorundayım. Çünkü zamanım kısıtlı ve önceden planlamazsam ne kuaför randevusu alabilirim ne spor hocası ne ders saati. Çalışmadığım dönemlerde çok daha esneğim tabii ki.

Z kuşağı hepimizin konusu son zamanlarda. Biz ucundan yırttık sanki 🙂 Yeni nesil bizlere göre biraz daha rahat bir sistemi önemseyecek gibi duruyor. Bu sektöre gönül vermek isteyenlere nasıl bir mesaj verirsin?

Hangi kuşaktan olursan ol eğer oyuncu olmak istiyorsan; sağ duyulu olmak, kırılgan olmak(duygusal olarak), eğilir-bükülür olmak ve her şeyi sorgulamak zorundasın!

Sosyal medyada 2 milyon takipçin var! Paylaşımlarını belirli bir plan içinde yapmaya özen gösteriyor musun? Yoksa seni ve özel hayatını sık sık oradan takip etmemiz mümkün müdür?

Asla mümkün değil. İnsanların her anımı merak ettigini düşünmüyorum. Zaten ben de özelimin özelde kalmasını seviyorum. Bazen iki günde bir, bazen haftada bir; merhaba, nasılsınız siz de benim aklımdasınız demek için paylaşım yapıyorum veya ‘’aa çok güzel bir fotoğraf oldu, hadi paylaşayım’’ deyip paylaşıyorum. Güzel fotoğrafları hazır tutup sırayla paylaşıyorum. Orada da biraz planlıyım sanırım.

Son olarak, günden güne zorlaşan bir dünya içerisinde olduğumuzu hisseder gibiyiz sanki. Senin de bir oyuncu olarak kaygıların, acabaların var mı? Yoksa akışta kaldığında kendini daha iyi hissedenlerden misin?

Tabii ki kaygılarım var. Ancak üretmeye, mücadele etmeye ve gerçekten yaşamaya devam etmek bizi kokuşmuş zihniyetlerden, kötülüklerden koruyacak. Durup bekleyerek, salt kaygı hissedip yerinde sayarak ayakta kalabilmek, mutlu olabilmek mümkün değil.

What do you think?

Paris Moda Haftası’ndan Hafızada Kalanlar

Bazı Yeni Kitaplar Radarımızda