2000’lerin başı ve 2010’lu yıllardan sonrası hepimizin hayali olan daha da renkli, heyecanlı hatta masalsı geçen günlerimizin artışa geçmesiydi. Hatta 2020’li yıllara hazırlanırken kendimizi yeni milenyum çağına girmeye odakladığımızı çok net hatırlıyorum. Kendimize yarattığımız heyecanlar daha farklı, beklentilerimiz ise her zamankinden daha yüksekti. 2020 başladığında heyecanımız çok da uzun sürmeden hayatımıza giren pandemi ile doğru bildiğimiz her şey adeta yıkıldı ve yeni bir hayat düzeni yazılmaya başlandı. Peki toz pembe geçen 2000’li yıllara göre 2020’li yıllar neden bu kadar zor ve dönüştürücü geçiyor, hiç düşündünüz mü?
Pandemin Gölgesinde Başlayan 2020…
2020 yılı, dünya tarihine COVID-19 pandemisinin gölgesinde bir dönem olarak geçti. Düşündükçe içimizi bir ürperti kaplıyor hala değil mi? O dönem dünya genelinde sağlık sistemleri zorlandı, ekonomi sarsıldı ve toplumlar adeta tecrit edildi. Fakat bu zorluğun tam da ortasında, insanlık tüm dayanıklılığını gösterdi. Bilim, aşılar geliştirip hastalığı kontrol altına almaya yönelik ilerlemeler kaydetti. Herkes seferber halde her yeni güne yepyeni çözümler bulmaya çalışarak uyandı.
Toplumsal hayatımızı yeniden düzenleyen pandemi ile kendimize yeni alışkanlıklar edinmeye başladık hepimiz. Hatta şu anki hayatlarımızda üstlendiğimiz yeni alışkanlıkların çoğu o dönemden kalma… En basitinden toplu taşımada maske takma, tokalaşırken bir kez daha düşünme gibi… Ne kadar bitmiş olsa da psikolojik etkilerini halen daha üzerimizde taşıyoruz.
Doğa, İklim, Felaketler ve Uyanış…
2020’li yıllar aynı zamanda doğal felaketlerin artışına sahne oldu. Farklı hava olayları, yangınlar, sel felaketleri ve kasırgalar, insanlığı uyarı sinyalleriyle sarsarak iklim değişikliği gerçeğini hatırlattı hepimize. Hemen hemen her gün iklim krizi ile ilgili yazılar, uyarılar, aktivistler görmeye başladık. Ancak bu felaketler, küresel bir uyanışı da tetikledi. Bir süredir daha fazla insan çevreyi koruma ve iklim değişikliğiyle mücadele için çaba harcıyor. En azından şu an iklim krizi ile karşı karşıya olsak da bu konu hakkında daha fazla bilinçli olduğumuzu söyleyebiliriz.
Ekonomik Dalgalanmalar ve İstikrarsızlık…
COVID-19 pandemisi, ekonomiler üzerinde büyük bir etki yarattı. İşsizlik oranları arttı, işletmeler zor durumda kaldı ve ekonomik belirsizlik hakim olmaya başladı. Kapanan iş yerleri, yeni oluşan çalışma sistemleri ekonomik dönüşümleri de beraberinde getirdi. İnsanlar, daha sürdürülebilir ve dirençli ekonomilere yönelik adımlar attı. Büyük devletler yeni ekonomi arayışlarına her ne kadar devam etse de yaşadığımız istikrarsızlık günden güne hayatlarımızı zorlaştırıyor. Yaşadığımız bu istikrarsızlık geleceğe daha karamsar bakmamıza neden oluyor mu dersiniz?
Toplumsal Dönüşüm ve Adalet…
Ruh sağlığı, iklim değişikliği, toplumsal eşitsizlikler gibi sorunlar 2020’li yılların önemli gündem maddeleriydi. Toplumlar, bu sorunlarla yüzleşmek ve değişim yaratmak için bir araya geldi. İnsanlar, eşitsizliklere karşı mücadele etmek ve daha adil bir dünya inşa etmek için çaba harcadı. Yaşadığımız her olumsuz deneyim bizleri adalet arayışına yönlendirdi. Kadın, LGBTve hayvan hakları gibi konularda dünya çapında ciddi toplumsal dönüşümlere şahit olmaya başladık.
Şimdi geri dönüp baktığımızda büyük hayaller ve umutlarla başlayan 2020’ler; bizi üzmeye, zaman zaman motivasyon kaybı yaşatmaya ve enerjimizi düşürmeye sebep olacak sonuçları doğurmaya devam etse de biz direniyor, umudumuzu kaybetmiyoruz. Lütfen siz de bizimle aynı yolda yürüyün ki gücümüzü kaybetmeyelim.