Kezban Belet
Çok genç ve oldukça yetenekli. Önünde uzun bir yol var ve bu yolu başarılarla yürüyeceğinden eminiz. Bu zamana kadar yer aldığı tüm projelerden başlayarak, oyunculuk hayatına dair tüm detayları ve arka plandaki Su Burcu’yu tanımak için bir araya geldik.
RÖPORTAJ : KEZBAN BELET
FOTOĞRAF : BURCUM BAYGUT
SAÇ : MUĞDAT HAMARAT
MAKYAJ : DİDEM DAĞDEVİREN
FOTOĞRAF ASİSTANI : OKAN IŞIK / BOOM PHOTOGRAPHY
DİJİTAL İÇERİK DİREKTÖRÜ : TUĞÇE ORÇUNUS
DİJİTAL İÇERİK EDİTÖRLERİ : NAYMAN BATIMOR, KEZBAN BELET, YAREN AKTÜRK
2004 doğumlu çok genç bir yeteneksin. Her geçen gün de kariyer basamaklarını hızlıca çıktığını çok net bir şekilde görüyoruz. Bu genç yaşta nasıl karar verdin oyunculuğa? Hayatının mesleğini çok erken yaşta seçmişsin diyebilir miyiz?
Çok küçükken başladı bu merak. Zaten çok oyuncu bir çocukmuşum, televizyondakileri taklit edermişim. Merakımı fark eden ailem başvurular yapmış. Büyüyünce yani kendim mesleğime karar verebilecek yaşa geldiğimde de devam etmeyi seçtim. Öncekine göre daha çok çalışıyor işe daha profesyonel yaklaşıyorum.
2012’den beri meslek hayatındasın; sekiz yaşından beri oyunculuk hayatındasın adeta. Yaşının küçük olmasına rağmen sence de bu erken başlangıcın ileride seni erken yorması durumu söz konusu olabilir mi?
Sektörün inanılmaz zorluklarını olduğunu kabul ediyorum, ama malesef kendimi başka bir işte hayal edemiyorum. Oyunculuğa delice bağlıyım. Uzun süre bırakmayı düşünmüyor olacağım.
Karadayı, Aşk Yeniden, Bizim Hikaye, Kadın, Kara Yazı, Bizi Hatırla, Kuzgun ve son olarak Kırmızı Oda. Hepsi de dönemine göre başarılı projeler. Seni nasıl besledi her biri?
Birçok projemde daha çocuktum. Algıları açık bir çocuk olsam da zaman geçtikçe daha çok şeyi anlamaya başladım. Şu anda mesleğimle iyice derinleşiyor ve her şeyi daha fazla düşünüp kafa yoruyorum. Projelerimin teker teker her biri beni biraz daha geliştiriyor, beni en iyi versiyonuma götürüyor.
Özellikle Kırmızı Oda dizisindeki rolünle sosyal medyada oldukça konuşuldun. Sosyal medyada bunları okudukça, gördükçe neler hissettin?
Kırmızı odanın 2. Ve 3. Bölümün yayınlandığı zamanları çok iyi hatırlıyorum. Tabii ki şu an daha fazla kişiye hitap ediyorum ama o zamanlar ilk defa böyle bir ilgiyle karşılaşmıştım. Uzun zamandır göstermek istediğim şeyi çok kişi görmüştü. Hep yakınlarımdan duyduklarımı bu sefer tanımadığım kişilerden duyuyordum, çok mutlu olmuştum. Şu an da hala bu kadar kişiye ulaşabilmek muazzam bir duygu.
Bu yapımlar arasından kendini en ait hissettiğin ve bulunmaktan çok keyif aldığın proje hangisiydi?
Hepsi teker teker değerliydi tabii ki. En çok etkilendiğim üstüne düşündüğüm ise Kırmızı Oda diyebilirim.
Şu sıralar neler yapıyorsun kendin için? Boş zamanlarını nasıl değerlendirmeyi tercih edersin günlük hayatında?
Günlerim çok yoğun geçiyor. Çok kalabalık bir ekiple ve hızla çalışıyoruz. Günlük hayatımda biraz yavaşlamaya, sakin ve huzurlu olmaya çalışıyorum. Hayvanlarla zaman geçiriyorum. Doğa yürüyüşleri, piknikler, yoga ve meditasyonlar yapıyorum.
Gün içinde nasıl bir ruh hali içerisinde oluyorsun? Neşeli ve mutluyken, modunun düşmemesi için ekstra çaba harcadığın zamanlar oluyor mu? Yoksa senin modunu kolay kolay bir şey düşüremez mi?
Genellikle pozitif bir insan olsam da, herkes gibi benim de bazen hayat enerjim düşüyor. Bunu saklamaya ya da engel olmaya çalışmıyorum, her duygumu yaşıyorum. Zaten hepsi kısa sürüyor, hemen kendime gelip enerji saçabiliyorum.
Gördüğümüz kadarıyla sosyal medyayı da sık kullanıyorsun. Seni de Z kuşağından saydığımız için bu duruma normal bakıyoruz. Ama senin de sosyal medyanın gidişatı hakkındaki düşüncelerini merak ediyoruz açıkçası.
Evet, ben de sosyal medyayı sık kullanıyorum, Özellikle sevenlerimizle iletişim kurmak için iyi bir araç ama sosyal medyanın gençlere pek de iyi geldiğini düşünmüyorum. Bilgi ve paylaşım aracı olmaktan ziyade siber zorbalık moda olmuş durumda.
Bu yaşlarda gençler, daha çok gezmeyi veya gününü boş geçirmeyi seviyor. Ama senin bitmeyen bir tempon var. Bu konuda yüksek enerjini nasıl koruyorsun?
İşimi çok seviyorum. Sette inanılmaz yorulduğum günler olsa da uzun bir süre setlerden ayrı kalınca sıkılıyorum, çalışmadan duramam. Zaten gönlümde de her şeyden önce işim geliyor, gezmek tozmak için yeterince zamanım olacak. Ama enerjim varken, bunu doğru yerde harcamak istiyorum.
Modayla aran nasıldır? Trendleri takip eder misin, yoksa kendi stilini kendin yaratanlardan mısın? Öyleyse renk uyumuna dikkat ettiğin, kendini iyi hissettiğin ve gardırobunun olmazsa olmaz parçaları nelerdir?
Trendleri genelde takip etmem, giydiklerim hep moduma göre değişir. Gardırobumun olmazsa olmazı ise kesinlikle beyaz parçalar. Her zaman daha fresh ve doğal renkleri tercih ediyorum.
Daha yaşın küçük, önünde de gideceğin uzun bir yol var. Çok farklı ve yüksek proje hedeflerin vardır mutlaka. Bu hedefler neler?
Ben gelecekte kendimi tekrarlamak asla istemem. Üstüne çok çalışıp öyle sete çıktığım, kendimde değişiklikler yapıp tanınmayacak hale geldiğim projeler yapmak çok isterim. Bunlar uluslararası, tüm kitlelere ulaşabilecek projeler olursa ne âlâ.
Bu işe başlarken ne hayal ediyordun? Seni hayal kırıklığına uğratan anlar veya insanlar oldu mu?
Tabii ki. Bu işle bağlantısız, ne kadar büyürsen, o kadar kötü insanlarla ve durumlarla karşılaşıyorsun. Birçok şey beklediğin ve tahmin ettiğin gibi çıkmıyor. Ama neyse ki, çok şükür eden bir insanım. Yaşanılabilecek hiçbir şeyin beni delice sevdiğim mesleğimden vazgeçirebileceğini zannetmiyorum 🙂
Oyunculuk dışında ilgilendiğin ve geliştirmek istediğin bir uğraşın var mı?
Dans etmeyi çok seviyorum. Fakat asıl mesleğim nedeniyle pek zaman ayıramıyorum. Dans konusunda eğitimlerimi hep kısa kısa aldım. Uzun bir zaman ayırıp üstüne yoğunlaşmak çok isterim.
Son olarak; örnek aldığın biri var mı? Varsa o kişi sana hangi yönüyle ilham veriyor?
Bu soru hep sorulur, fakat isim verebileceğim tek bir kişi hiç olmadı. Tarzından ilham aldığım kişiler, düşüncelerini beğendiğim insanlar illa ki olmuştur ama aklımda kalan özel bir insan yok.
