Fark etmiyoruz ama çoğumuz oldukça fazla saat.
İnsan bazen düşünüyor, bu ‘sosyal medya’ya ayırdığım saati başka nelere ayırabilirdim diye. En büyük cevap daima spor oluyor. O sırayı takip eden ‘günlerdir merak ettiğim filmi izlerdim’ cevabını, alışveriş, uzun zamandır bir türlü vakit ayrılamayan arkadaş ile kahve veya bir türlü bitirilemeyen kitabı okumak geliyor. Ama nedense hala herkes elinde telefonu, bu durumun içerisinden oldukça memnun tavrıyla devam ediyor sisteme. Birçok insanın hayatını anlık görmeye, her gördüğünü gerçek sanıp zaman zaman umutsuzluğa kapılmaya, kendi hayatını yetersiz görüp hep daha fazlasını istemeye. Bizi bu noktaya en çok ne getirdi dersiniz? Bence story akımı!
Dünyanın farklı bir noktasında yaşayan, belki de hayranı olduğumuz bir kişinin anlık olarak ne yaptığını, hafta sonunu nasıl geçirdiğini, neler giyip ne gibi lezzetler denediğini, hatta çoğu zaman hislerini dahi takip edebiliyor haline geldik story sayesinde. Bu akıma her geçen gün uyarak kitlenin genişlemesine de bizler sebep olduk. Gördükçe paylaştık, paylaştıkça daha fazlasını bekledik, yetmedi sırf içerik çıkarmak için kalkıp o merak ettiğimiz cafeye gidip gördüğümüz yemekleri denedik. Düşündüğünüzde çok çılgınca gelmiyor mu? Bu platformu işe dönüştürüp kazanç sağlayan birçok kişiyi ayrı tutup, gündelik hayatında bu çılgınlığa uyarken dalgalı ruh haline kapılan ne kadar insan var etrafınızda? Veya siz de zaman zaman böyle mi hissediyorsunuz?
Malum Ocak ayı yepyeni bir yılın başlangıcı ve herkesin kendine dair söz verdiği uzun bir listesi vardır. Şimdi o listeye şu maddeyi de ekleyelim mi?
‘Her gün kendime ayırmam gereken zaman diliminden asla çalmayacağım.’