İki başarılı oyuncunun evliliklerinde de bu başarıyı elde etmiş olmalarına şahit olduğumuz bir BeStyle On Air çekimi ile beraberiz; Başak ve Çağrı. Beraber çalıştıkları bir projede yolları kesişen ve bir daha da hiç ayrılmayan ikili. Bu zamana kadar kariyer planlarında da her geçen gün başarılara koşmuş, durmamış, hep yenilenmeyi hedeflemiş, dengede kalmanın sırrını çözmüşler. Bu yıl için de çok güzel projelerle karşımıza çıkmaya hazırlar. Hayata olan bakış açıları o kadar iyi ve enerjik ki karşılarına da daima güzel seçenekler çıkmış, çıkmaya da devam ediyor. Ne mutlu. Ekim ayında da kutlayacak çok güzel sebepleri var. Özellikle bu ay bir araya gelmemiz de çok güzel oldu.
RÖPORTAJ TUĞÇE ORÇUNUS
FOTOĞRAF & VİDEO ÜNAL AVCI
STYLING SENA SEÇEN
SAÇ HÜSEYİN POLAT, HAKAN GÖLELİ
MAKYAJ EZGİ HALİLBEYOĞLU
STYLING ASİSTANI ŞEYMA SAY
FOTOĞRAF VE VİDEO ASİSTANI ASYA ECE TUNA
DİJİTAL İÇERİK DİREKTÖRÜ TUĞÇE ORÇUNUS
KURUMSAL İLETİŞİM MUKADDES KAYA
AJANS RA TALENT
PR BURCU BULUT
Uzun zamandır sizi tanıyor ve işlerinizi beğeniyle takip ediyoruz. Peki birlikte profesyonel projelere imza atmak, kariyer yolculuklarınızda birbirinize nasıl bir destek sağlıyor konusuna değinmek isterim. Bu süreçte birbirinizden öğrendiğiniz en önemli dersler neler oldu?
B: Bir kere hayat dengeden ibaret ve gerçekten Çağrı’yla bunu sağlayabildiğimizi düşünüyorum. Tabii ki ilişkiler her zaman dalgasız deniz gibi olmuyor, bazen dalgalanıyoruz da ama aynı zamanda bunun bize çok şey öğrettiğini, dengeyi sağlamaya çalışırken de karşılıklı bir öğreti içerdiğini düşünüyorum ben. Gerçekten tencere kapak gibiyiz diyebilirim, bu anlamda Çağrı bana hiç bakmadığım bir bakış açısını sunabiliyor.
Ç: İnsan bazen bazı fikirlerinden çok emin olabiliyor. Eğer tek süzgeç kendininki olursa da o bildiği doğrularla devam ediyor hayatına, işine. Ama yanında kendi kadar güvendiği biri daha olunca işin rengi değişiyor. Kendi doğrularına karşılık diğer senin doğruları oluyor. Evet bazen bildiğini değiştirmek zor geliyor insana ama benim Başak’tan öğrendiğim en önemli ders bu olmuş olabilir. ‘Benden başka doğrular da var. Değişime açık olmalıyım.’
Yeni sezon, sizin için birçok yeni projeyi beraberinde getirdi. Bu yılı “sizin yılınız” yapan başlıca başarılar, projelerden ve hayallerden biraz konuşalım mı?
B: Evet, gerçekten bir anlamda öyle oldu. Biz tekil olarak kariyerlerini çok detaylı ve çalışkanlıkla götüren iki insanız. Birbirimizle tanışmadan önce de çok şükür ki kariyerlerimiz iyi yerlere gelmişti, sevdiğimiz işlerde çalışıyorduk. Ama birlikte olmak bize güç kattı diye düşünüyorum. Özellikle bu yıl birlikte çektiğimiz dizimizin ikinci sezonun hazırlıkları başladı. Bir müzikal teklifi aldık, başrolleri birlikte paylaşacağız. Aynı zamanda bir müzik projemiz var, dünyayı ve Türkiye’yi geziyoruz bununla ve bir tiyatro oyunu var. Gerçekten de bu yıl bize çift olarak çok bereketli geldi diyebilirim.
Ç: Galiba burada hayal kurmanın gücüne de bir selam göndermemiz gerekiyor. Bugüne kadar yapmak istediğimiz şeylerin bir çoğunun toplandığı, önümüze geldiği bir sene oldu hakikaten. Bir kaç ekleme daha olacak ama onların totemini bozmayalım şimdi.
Peki ulusal ve uluslararası hedefleriniz neler? Şimdiye kadar gerçekleştirdiğiniz uluslararası başarılar neler oldu? Gelecekte global arenada hangi projelere imza atmak istiyorsunuz?
B: Hepimizin bayıldığı muhteşem senaristlerimiz ve yönetmenlerimiz var. Dünya arenasında da ses getiren ciddi yapıtlara imza atıyoruz. Bunlardan birinde yer almak çok isterim. Bir yandan da biliyorsunuz geçen sene Hollywood entegrasyon programı ile Los Angeles’a gittim, Stella Adler’den eğitim aldım. Bu yıl RADA’dan eğitim aldım. Uluslararası arenada çok fazla yer almaya başladım ve bunun için çok çalışıyorum. Eğitim ve kariyer anlamında yeterliliklerimi alıp devam ederken, iyi fırsatların ve projelerin gelmesini ve bunları gerçekleştirmeyi çok isterim.
Ç: Benim son yıllarda keşfettiğim bir yarış tutkum var ve globalde güzel işler yapıyoruz. Kısa geçmişimde biraz podyum ve kupa birikmiş olabilir. Sporda, daha doğrusu kendi mesleğim dışında evrensel bir şeyler başarmış olmak çok motive edici. İnsanı hangi alanda olursa olsun ‘daha fazla başarmaya’, ‘kutlanacak anılar biriktirmeye’ yönlendiriyor. Alkışlanmak tutkusu her zaman çok şiddetli ve her yerde baş gösteriyor. Dileğim oyuncu olarak da daha fazlasını başarmak. Daha çok alkış almak, daha büyük sahnelerde oynamak. Büyümek, hep daha da büyümek. Bu kadar evrensel bir mesleğin içinde olup hayal kurmamak mümkün değil.
Birlikte bir tiyatro oyunu yapma hayaliniz var diye duymuştum.. Tiyatro sahnesinde bir araya gelmek sizde ne anlam ifade ediyor?
B: Bu, yıllardan beri en büyük hayallerimizden biri. Çünkü tiyatro, Çağrı’nın da hep kullandığı bir cümledir, er meydanıdır ve bizim en sevdiğimiz er meydanıdır burası. Özellikle pandemiden sonra diğer işlerimizin yoğunluğu ve sürekliliği sebebiyle istediğimiz gibi gerçekleştiremez olduk. Bu yıl bu anlamda da bize çok bereketli geldi. Bir müzikal bir de tiyatro oyunu var. Hatta çevresini benim yaptığım bir oyun ve muhteşem olacağına inanıyorum.
Ç: Benim için sahne özlemi pandemiden önceye dayanıyor. Çok uzun zamandır tiyatro yapmadım ve ne kadar özlediğimi bile unutacağım kadar zaman girdi araya. Sonra Başak bir oyun çevirdiğinden bahsetti, anlattı. Hemen kurtlandım tabii, unuttuğum tüm duygular geldi tekrar kalbime. Sonra, kafamızı sahneye çevirince herhalde, sahneyle ilgili bir sürü fırsat çıktı önümüze ya da biz görür olduk. Tüm teklifleri tüm açılardan değerlendirip kararlar aldık. İlk önce birlikte sahneye çıkmak istiyorum. Çünkü Başak benim hiç görmediğim bir işletim sistemiyle çalışıyor ve gerçekten çok çalışıyor. Evli olmamız, arkadaş olmamız haricinde iş arkadaşı da olduk zamanında. Hatta önce iş arkadaşı olduk zaten. Meslektaşı olarak da biliyorum ki Başak ile oynamak insana disiplin, sistem ve emekle ilgili çok ilham veriyor. O yüzden beraber bir yola daha çıkmak için heyecanlanıyorum.
Aynı projelerde yer almak, özellikle başrolleri paylaşmak nasıl bir deneyimdi? Ekran önünde ve gerçek hayatta birlikte olmak ilişkini nasıl etkiliyor?
B: Açıkçası en çok dengede olmayı ve gerçek olmayı birbirimize borçlu olduğumuzu düşündüğümüz için, sevgililiğimizin ilk gününden itibaren hep bu dengeye çok dikkat ediyoruz. Daha önce de dediğim gibi, tabii ki dengeler değişebiliyor, ilişki bu, hayat bu, bir çok şey geliyor insanın başına ama biz o dengeyi bırakmamaya çalışıyoruz Sen Ben O projesi de bize geldiğinde en çok ona dikkat ettik Çağrı’yla. Birlikte yapacaksak ve bu bozmayacaksa yapalım. Sonuç olarak o kadar iyi geçti ki set, Çağrı bana o işin kutlama yemeğinde evlenme teklif etti.
Ç: Biz, evde birbirinin odasına girerken kapıyı çalan, diğeri evde yoksa bile odasına girmek için arayıp izin isteyen bir çiftiz. Haliyle sette de aynı şekilde birbirimize karşı saygılı olmayı ilk plana koyduk ve Başak’ın dediği gibi ilişkimize zarar verme ihtimali olan her durumu göz önünde bulundurup, tedbirini almaya çalıştık. Tabii ki sette iki oyuncu, iki meslektaş olarak varolduk ve işimizi yaptık. Karı-koca olan Başak-Çağrı olarak bulunmadık hiç bir zaman. Bu aslında hem etik olanı hem de bu pozisyonun emniyet şalteri.
Dünyayı gezerek müzik yapma fikri nasıl ortaya çıktı? “Heryerde” programınızla hangi ülkelerde sahne almayı dört gözle bekliyorsunuz?
B: Aslında #heryerde videolarını paylaşırken altında açıkladığımız gibi, biz zaten birlikte geziyorduk, birlikte öğreniyorduk, birlikte eğleniyorduk ve her gittiğimiz yerde el ele kolkola şarkı söylüyorduk. Dedik ki neden bunu sevdiklerimizle ve bizi sevenlerle paylaşmayalım. Açıkçası çok yalın, çok içten gelen bir fikirdi. Ben İtalya’nın her yerine bayılıyorum, Londra benim için çok çok kıymetli, üçüncü maddede Paris’i ya da Barcelonayı yazabilirim.
Ç: Asla katılmıyorum karım. Barcelona 1 numara ve benim dünyamda tahtını yıkmak çok zor. 2. sırada İngiltere – Hollanda 3. Sırada da Paris var. #heryerde hadi kaydedelim o zaman diye başladığımız bir fikir o zaman. Başlamadan öncesiyle tek farkı önceden kaydetmiyor oluşumuz. Dışardan bakınca proje gibi görünen bir şey ama bizim hayatımızın ta kendisi aslında. Birbirimizde sevdiğimiz, birbirimizi sevdiğimiz, birbirimizle sevdiğimiz her şeyin hap hali yani.
İkiniz de müziğe olan tutkunuzu farklı enstrümanlarla ifade ediyorsunuz. Piyano ve gitarın sizler için anlamı nedir? Şarkı söylemek, birlikte geçirdiğiniz zamanlarda nasıl bir yere sahip?
B: Biz, aslında biraz müzikaldeymişiz gibi yaşıyoruz hayatı. Hadi gel şarkı yapalım diyip, gitar alıp şarkı söylediğimiz ya da benim bir anda piyano çalmaya başlayıp Çağrı’nın eşlik ettiği çok olmuştur. Evde birlikte geçirdiğimiz zamana dikkat ediyoruz. Bu da genelde müzik içeriyor. Ayrı ayrı da yapıyoruz ama özellikle birlikte yapmayı ve birçok yeniliği birlikte keşfetmiş olmayı çok seviyorum tabii.
Ç: Evet gerçekten düşününce müziksiz anlarımız çok az. Ya Başak çalar ya ben çalarım, muhtemelen beraber çalarız, hiç olmadı müzik açar dinleriz. Gitar benim için biraz değişik başladı aslında. Başladığımda çok düşkün değildim, elimdeki tek enstrüman buydu diye başladım. Arkadaşımın ‘Sen çalamazsın!’ demesiyle gitar kariyerim başladı. Ertesi sabaha kadar şarkıyı öğrendim, sonra devam ettirdim.
Sevgililer Günü konserinizle çok konuşuldunuz. Birlikte sahnede olmak ve o kadar özel bir günü kutlamak sizin için nasıl bir deneyimdi? Seyirciye aşkınızı müzikle anlatmak farklı bir his olsa gerek.
B: Muhteşemdi benim için. İstek şarkı benim iki buçuk yıldır yaptığım bir program ve geçen sene yılın dijital programı seçildi. Bu hikayenin başından sonuna kadar Çağrı hep yanımdaydı ve her anımda bana destek oldu. Sevgililer günü konseri yapma fikri ve konserin tasarımı ve içeriği bana aitti. Sevgililer gününde, bir sevgililik hikayesini altı şarkıyla, altı sevgililik fazını anlatmak istedim. Çağrı’nın da çok hoşuna gitti bu proje. İnsanlar severek inanarak çalışarak yapılan şeylerin enerjisini hissediyor sanıyorum.
Ç: E zaten enerjiyi aktarmak ya bütün mesele. Seyircinin bunu algılaması işimizi doğru yapabildiğimiz anlamına geliyor. Sevmeleri de iyi yaptığımız anlamına… Artık bu soruda Başak’ın müziği anlatma şekli olarak kullanma yeteneğini konuşmamız ve takdir etmemiz gerekiyor.
Birbirinizle tanışmadan önceki kariyerlerinizi ve aldığınız eğitimleri düşündüğünüzde, kişisel yolculuklarınızda size en çok katkı sağlayan anlar nelerdi? Bu dönemlerde sizi en çok motive eden neydi?
B: Ben ilk önce mimarlık okudum sonra tiyatro… Yapabileceğimi bilirken, hissederken ve çok isterken bunun olmayacağını düşünen, hayal kurmaktan aciz bir çok insanla karşılaştım yolda. Kendime çok güvendim ve ne olursa olsun hiç pes etmedim. Size inanan biriyle birlikte bir şeyleri başarmak ve bereketlendirmek muhteşem bir his. İyi ki Çağrı diyorum.
Ç: Benim için bu soru zor şu dönemlerde. Eğer bundan 3-4 sene önce sorsaydınız pes etmemek derdim. Çünkü gerçekten kendimize bir yer edinene kadar, kariyerimizin ik adımlarında çok sıkıntı çektik bir çoğumuz. Ve evet pes etmemek çok önemli. Bir süredir hayatımda ‘pes etmeyeceğim’ dediğim her şeyi bu perspektiften tekrar değerlendiriyorum. Yani ilk başta bahsettiğim değişim burada da sahnede. Belki de pes etmemek doğru değildir. Bilemiyorum.
Londra’da bir eğitim süreciniz olmuş. Bunun kariyerinizde ve özel hayatınızda neleri değiştirdiğini merak ediyoruz.
B: Ben Londra’da okumuştum zaten. Türkiye’yi çok sevdiğim ve gerçekten köklerime bağlı bir insan olduğum için dönmüştüm buraya. Burada kariyerimi devam etmek bana çok şey kattı. Buna devam etmeyi planlıyorum. Asla ülkemden vazgeçmek gibi bir niyetim yok. Bizi vizyon, bilgi, görgü olarak özellikle mesleğimizle alakalı çok geliştiriyor. Bu anlamda bundan daha çok faydalanıp çok sanatçıların da dünyaya açılabileceğini önce kendimize sonra da herkese göstermeyi çok istiyoruz. Bunu yapan bütün arkadaşımı da gururla izliyorum bütün başarılarını ayakta alkışlıyorum.
Ç: Oyuncular olarak hayatımızın çoğu mesleğimizle geçiyor aslında. Bir film izlerken, dizi izlerken, oyun izlerken, biriyle sohbet ederken, bir konu üzerine düşünürken, iyi ya da kötü bir şey yaşayıp bir şeyler hissederken, kısacası hayatı yaşarken hep seyir halinde oluyoruz. Kaydı hiç durmayan, bitmeyen bir kayıt cihazıyla yaşıyoruz ve doğru verileri doğru şekilde girmek durumundayız. Hal böyle olunca ne yaşadığınız, neye şahit olduğunuz, kim olduğunuz çok önemli oluyor. Bu yüzden dünyanın başka bir yerinde aynı işi yapan arkadaşlarımızın mesleğimizi nasıl yaptığı, bizim orada ne yaşadığımız ve yaşayacağımız büyük tabloyu tamamlamak için mükemmel renkler veriyor bize. Değişimi kabullenmek, her fikre açık olmak tam da bu bence. Bir yandan orada var olup bir yandan burada devam etmek çok farklı bir yaşam sunacak bize. Yeni hallerimizle tanışmak için heyecanlanıyorum.
Birlikte olduğunuzdan beri kişisel olarak ne gibi değişiklikler yaşadınız? Birbirinize en çok hangi konularda ilham veriyorsunuz? Kariyerinizde ya da hayatınızda birlikte üstesinden geldiğiniz en büyük zorluk neydi?
B: Bazen zorlanıyoruz ya da anlaşılmadığımızı hissediyoruz. Ben o zamanlarda aynaya bakıyorum diyorum ki; Bir, sen yaparsın! İki, ne olursa olsun bu dünyada asla yalnız değilsin, Çağrı var. Biz her zaman birlikte hallederiz deriz. Bence yaşadığımız en güzel değişiklik bu.
Ç: Gücümüz 2 katına çıktı bir kere. O yüzden çok güçlü bir ortaklık gibi başladı arkadaşlığımız da. Sonra bütün ilişkimiz de aynı gücü katlayarak devam ettirdik. Bir de hayatta birbirimizin garantörü olduk aslında. Artık biliyoruz ki bir şey olursa diğerimiz var. Daha cesur, daha güçlü var olabiliyoruz o yüzden.
Kariyerinizde en gurur duyduğunuz an hangisiydi?
B: Yıllardır gitmek istediğim Londra’daki RADA (Royal Academy of Dramatic Arts) ya kabul aldım ve bu yaz oyunculuk eğitimi için gittim. Gerçekten aşırı derecede önem verdiğim ve hayalini kurduğum bir okuldu ve yıllardır bu programına gitmek için seçmelere hazırlanıyordum. Haberi aldığımızda oturup sarılıp ağlaştık. Birlikte böyle çok an yaşıyoruz, sevdiğin insanın hayalini kendi hayalin edebilmek de çok yüce gönüllülük. Çağrı beni öyle güzel destekledi ki, kendimle ayrı bizle ayrı yolumuzla ayrı gurur duydum. Umuyorum kurduğumuz hayallerimiz tek tek birlikte gerçekleşir.
Ç: Eğer sadece oyunculuk kariyerinden bahsediyorsak; uzun zamandır hayata sokmak istediğim bir kararım vardı. Bir süre tv den uzak durup sadece dijital ya da sinema yapmak istiyordum. Benim için uzun süre ‘lüks’ saydığım bir karardı. Bunu hayata sokabilmiş olmak bana çok iyi hissettirdi, kendimi, kariyerimi ilerlemiş hissettim. Ha şimdi televizyonu özledim mi? Evet! Ama özgürlüğümü yaşamak, ilerlemiş hissetmek, kendine güvenmek gücümü katladı resmen. Bunu yaparken Başak’ın ‘yap, ben burdayım.’ demesi tetikledi aslında silahı. Birlikte nice büyük, güzel kararlara, nice başarılara.
Ekim ayının öneminden bahsetmiştiniz röportaja otururken. Bu ayı sizin ayınız yapan detaylar neler?
Ç: İşte hikayemizin burası tam da benim usüllerime uygun yaşandı. Evlenme teklifi dahil olmak üzere hazırlığı yapılan hiç bir şey yok evlenme sürecimizde. ‘Sen, Ben, O’ nun kutlama yemeğinde içimden geldi, biraz izledim Başak’ı, ‘e tamam, bu kadar istediysem zamanı gelmiştir’ dedim. Teklif ettim ama ne yüzük var yanımda ne bir hazırlık. ‘Şu hayatta hiç bir şeyin garantisi yok tabii ama gidebildiğimiz kadar yolu, gideceğimiz yolu el ele, birlikte, biz olarak yürüyelim mi?’’ dedim. ‘Tabi aşkım yürürüz’ dedi döndü önüne. Bir kaç kez daha sordum, baktım anlaşılamıyorum o malum soruyu sordum. Ertesi gün yüzüklerimizi almaya gittik. Kısacası hayat yolda güzel, yola çıkmadan yaşamış sayılmıyoruz bence. Karar verdik, Ekim i kutsadık, 1 düğün 2 doğum günüyle Gümülcinelioğlu – Çitanak ayı ilan ettik.
B: Açıkçası gerçekten Ekim bizim ayımız her anlamda. 8 Ekim evlilik yıldönümümüz, 10 Ekim Çağrı’nın doğum günü, 22 Ekim benim doğum günüm ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız. Daha ne isteriz!
Gelecek planlarınızda çocuk düşüncesi var mı?
B: Neler mümkün! Ben hayatım boyunca hep anne olmayı çok istedim. Çocuklarla aram hep çok iyi oldu, şu anda da zaten tam bu sebepten Çocuk Gelişimi okuyorum İstanbul Üniversitesi’nde. Bir çocuk yetiştirmek için her anlamda en mümkün olan şekilde hazır olmak, bizim için çok önemli ama en nihayetinde hayalini kurduğumuz bir şey çocuk. ‘Neler mümkün?’ diye başlamamın en büyük sebebi ; bir çocuğun kendi zamanını bildiğini ve ve bizim için en iyi olacak zamanda bize kavuşacağını düşünüyor olmam açıkçası , inşallah yanılmam ve öyle olur.
Ç: Benim yıllarca çok daha pesimist baktığım bir fikir baba olmak. Dünyanın tükeniyor olması, beni kendi jenerasyonumuz için bile korkuturken bizden sonra da yıllarca yaşayacak birine acaba kötülük mü yapmış olurum diye düşünüyordum. Evet, dünya hala tükeniyor ama gezip gördükçe ümitlerim arttı. Hala ümit var ve bilinçli insanla değişecek dünyanın yolu. Dünya da benim de çocuğuma yer var ve belki onun sayesinde çok daha fazla çocuğa yer açılacak. Denemeye değer diye düşünüyorum artık. Doğru zamanda, doğru şekilde, sağlıkla olmasını diliyorum.
Sizce ilişkinizdeki en büyük kültürel benzerlik ve farklılıklar neler? Bu farklılıklar sizi nasıl besliyor ve bir araya getiriyor?
B : Beni anneannem büyüttü. Dostlarla, mahallede, komşuluk bilinciyle büyümek, yedirmeden yememek, tüm kültürlere saygı duymak ve sahip çıkmak anneannemin en çok önem verdiği şeylerden biriydi. Anneannem bütün Anadolu’yu gezmiş bir ebe-hemşire idi, bu anlamda birbirimize benziyoruz. Çağrı’nın medeniyetler beşiği olan Antakya’da büyümesi ve biricik anneciğimiz tarafından tam olarak olarak anneannemin ailemin beni yetiştirdiği normlarla, bilgi ve sevgi ile yetiştirilmesi biz birbirimize çok benzer kılıyor. Bir insanın hangi kültürden, dinden, ırktan,mezhepten,renkten olmasından bağımsız, nasıl bir insan olduğuna önem verdik hep. İyi insan olan herkes başımızın üstündedir.
Ç: Birimiz dünyanın ‘en’ kapitallerinden birinde, mütevazı bir mahallede; diğerimiz ise Anadolu’nun bir şehrinin küçük bir mahallesinde dünya vatandaşı olarak büyütülmüşüz. Farklı deneyimlerle, farklı öğretilerle aynı kalbe, aynı insanlığa, aynı vicdana sahip olarak büyümüşüz. İkimizin de gönlü aynı şeye titrer. Sadece ikimiz de farklı detaylardan yola çıkarız ama vardığımız yer aynı olur. Bu hem ‘renklilik’ hem de öğreti oluyor bize.
Hayatınızda yaşadığınız zor dönemlerden bahsetmek istemeseniz de, “başımıza gelenler bizi güçlendirdi” dediğiniz anlar oldu mu?
B: Biz birlikte kırıldığımız yerlerden de güçlendik. En çok deprem zamanı annemizi kaybettiğimizde birbirimize tutunduk. Bazen hayatta yaşadığımız ve en büyük korkumuz olan anlar, birinin varlığıyla , desteğiyle daha ayakları yere basarak, yalnız olmadığın bilgisiyle birlikte yükleri bölerek alışılıyor, atlatılıyor… Çok şükür ki bunu başardığımızı düşünüyorum.
Ç: Yüzümüz her düştüğünde sarılırız biz, bence sarılmak büyülü bir şey. Her sarılmamız benim için büyük bir destek olma şekli. Tabii ki en çok deprem döneminde sarsıldık, üzüldük. Zor zamanlarda en önemlisi güvenebileceğin bir dış olması. Benim o dönemlerden hatırlamadığım günler, anlar var. Eminim Başak’ın da öyledir. Hayat bazen öyle şeyler çıkarıyor ki karşınıza sadece yaşarken değil anarken de ‘iyi ki varsın’ diyorsunuz. İyi ki birbirimizin yanındayız.
Çok tatlı, oldukça içten paylaştığınız cevaplar için ayrıca teşekkürler ve evliliğinizin bu 2.yılının çok daha güzel yıllara başlangıç olmasını dilerim.
B: Gerçekten sayenizde ne güzel şeylerden bahsettik, güzellikleri anımsamamıza vesile oldunuz… Çünkü Çağrı benim hayatımdaki her gerçekliği kolaylıkla, neşeyle ve ihtişamla yaşamını sağlıyor, iyi ki var!
Ç: Hep söylediğimiz gibi; biz birbirimizin hayatındayken, el ele, omuz omuzayken bizim isteyip de yapamayacağımız şey yok.