in

BANU GÖKYAR

İş Kadını

Çok yönlü bir iş kadını. Eğitimleri, yurt dışı bağlantıları, yabancı dilleri, spor geçmişi ile tam bir profesyonel. Tekstilci bir ailenin kızı olarak kariyerinde bir çok ilke imza atan, Kore ile kozmetik alanında iş birlikleri yaparak fark yaratan başarılı girişimci; aynı zamanda idealist, çalışkan ve yardımsever bir kadın. Bir çok yardım kuruluşu ve sosyal sorumluluk projesinde çalışmalara imza atan iş kadını Banu Gökyar ile tüm merak ettiklerimiz üzerine konuştuk.

 

Kariyerinizde neler yaptınız bugüne kadar, eğitimleriniz ne yönde oldu?

İlkokulu Almanya’da okuduktan sonra İstanbul Tarhan Koleji’ni, ardından da San Francisco’da Golden Gate University’de uzmanlık alanı Marketing olarak İşletme Fakültesi’ni bitirdim. Eğitimimi ağırlıklı olarak yabancı dillerde aldığım için çocukluğumdan beri İngilizce ve Almanca konuşuyorum. Sadece lisanı melodik ve romantik bulduğum için üniversitede fransızca öğrendim mesela, yazları Alliance Française okullarında Cote d’Azur’dageçiriyordum. İstanbul’a döndükten sonra önce Saatchi & Saatchi gibi çeşitli uluslararası reklam ajanslarında dünya markalarına hizmet verdim. Amacım, her girdikleri ülkede, pazar lideri olmayı başaran uluslararası markaların bunu nasıl yaptığını sadece okul bilgisiyle değil, mutfağında çalışarak da görmekti. Stratejik planlamadan müşteri ilişkilerine, reklam filmi çekiminden market aktivitesine kadar pazarlama faaliyeti yürütülen tüm alanlarda tecrübe kazanma imkânım oldu.

Tekstilci bir aile olarak çalışmalarınız devam ediyor mu peki?

Tekstilci bir ailenin kızıyım evet. Dolce & Gabbana, Cavalli, Versace gibi dünya moda markaları için gelecek sezon moda akımlarını araştırarak ve koleksiyon hazırlayarak sipariş almaktaydık. Bu çalışmalar sırasında söz konusu markaların baş tasarımcılarının yönlendirmeleri sonucunda her sene Paris’te yapılan Premiere-Vision gibi kumaş fuarlarından kumaş alarak, bu markaların yön verdiği moda akımları doğrultusunda kıyafetler tasarlayarak sipariş alıp üretime geçmekteydik. Bu süreç bana modaya yön veren yüksek dünya markalarının, tasarım ve üretim süreci ile ilgili markanın yüksek algısını koruma konusunda sadece pazarlama – reklam değil, ürünlerin kendisi ile ilgili gösterilen titizlik ve standart tutturma yaklaşımı konusunda da tecrübe kazandırdı. 2010 dolaylarında ailem tekstil sektöründen çıkmaya karar verdi. Bundan sonra uzun yıllara dayanan dostluk ilişkilerimiz doğrultusunda gelen ısrarlar sonucunda Afrika’da, liman-yol-hastane gibi alt yapı projelerine danışmanlık hizmeti vermeye başladık. Aslında Afrikalı devlet büyükleri ile ilişkimiz annemin en yakın dostlarından birinin İtalya’da yaşayan ama aslen Afrikalı bir kralın kızı olmasına dayanıyor. İtalyan NGO’larla Afrikalılar için sürdürebilir yardım seyahatlerine gidip gelirken bambaşka dostluklar gelişti ve hala danışmanlık faaliyetlerimiz devam etmektedir.

Kozmetik sektörüne de mi dahil oldunuz?

Kore’den kozmetik tıbbi cihaz ithalatı yapmaktayım. Koreliler kozmetik konusunda oldukça ileriler. Getirdiğimiz cihazlardan biri Opera LED mask. Bu cihaz Amerika’da ünlüler tarafından tercih edilen, kolajen üretimini tetikleme yolu ile yüzde ışıltı ve gençleşme sağlıyor. Muadillerinden epey farklı olduğu için Victoria Beckham, Jessica Alba, Kardashianların ve hatta ünlü futbolcu Paul Pogba’nın da tercih ettiği bir cihaz. Kore’den getirdiğimiz bir diğer etkin cihaz da Ammos adındaki vajinal daraltma cihazı. Lazerden daha gelişmiş bir teknoloji olan radyo frekans tekniği ile 3 seansta, vajina daralması ve kolajen salınımı yolu ile gençleşme sağlıyor. Bu sayede idrar kaçırma, sık sık enfeksiyon olma ve kuruluk gibi problemler ameliyatsız ve acısız 25’er dakikalık 3 seansta kolayca çözülüyor. Şu anda üzerinde çalıştığım başka bir girişimim ise Shylo adında yeni kozmetik markamız. Baba tarafından ailem, 5 nesil önce osmanlı döneminde parfüm üreticisiydi ve soyadı kanunu öncesi misk kelimesinden evirilmiş Misciler diye anılırdı. Ben çocukken babaannemi ziyaret ettiğimde hala miscilerin torunu geldi denirdi. Aileden bana geçen bilgi ile formüle ettiğim doğal aromaterapik yüksek kokulu şifalı yağlar ve benzeri ürünlerden oluşan marka ilk olarak Alman pazarına giriş yaptı ama önümüzdeki aylarda Türk pazarı ve başka pazarlarda da satışa sunacağız.

Güzellik ve kozmetik ayrılmaz bir bütün, siz bu konuyla ne kadar ilgilisiniz?

Ben sağlıklı saç ve cildin kişiyi güzelleştirdiğine inananlardanım. Hiçbir kadın suya girdiğinde güzelliği şeker gibi erisin istemez. Bunun yolu da, parlak saçlar ve ışıldayan bir ciltten geçiyor. Bunu sağlamak da saçı ve cildi natürel, şifalı esansiyel yağlarla besleyerek mümkün. Kendim için hayatım boyunca uyguladığım hem güzelleştiren hem de aroması ve kokusu ile kişinin ruhuna da iyi gelen formüllerden oluşan yağları, şimdi bu yaklaşımı tercih eden kişilerin erişimine sunuyoruz. Makyaj yapmak veya saçı yaptırmak da keyiflidir ama bunların hiçbiri olmadığında da kendini ışıl ışıl hissetmek herkesin hoşuna gider. Bu bağlamda kozmetik ve güzellik arasındaki ilişkide şifa boyutunun önemli olduğunu düşünüyorum ve doğal bakımların belki daha yavaş ama düzenli uygulandığında daha kalıcı şifalandırma sonuçları yarattığına inanıyorum. Türkiye’de maalesef, kimyasal işlem görmüş saça sahip, pek çok bakımlı hanım dahi saçına fön çektirmediğinde kuru ve yıpranmış bir görünüm olduğu için saçını toplama ihtiyacı hissediyor. Oysa genetik olarak oldukça güçlü saçları olan bir toplumuz. Doğal ve şifalı aromaterapik yağlarla haftada bir yapılan bakım saçları beslediği için parlak ve natürel haliyle de hoş oluyor. Benzer şekilde vücutta da cilt düzenli olarak keselendiğinde veya body scrub yapılıp ardından şifalı aromaterapik yağlarla beslendiğinde atılan toksinler sayesinde parlak, pürüzsüz ve bebeksi oluyor. Bunun altındaki mantık da şöyle; bağırsaklarımızdaki gibi bir flora yapısı cildimizde ve saç diplerimize de var. Yani pozitif ve negatif mikro-organizmalar mevcut. Shylo Esansiyel Aromaterapi yağlarını geliştirirken bu mikro-organizma dengesinde negatif olanların elemine edilmesi ve pozitif denge ile saç dipleri ve cildin beslenmesini hedef aldık. Bu sayede natürel yağların içindeki doğal vitaminler saçı ve cildi besliyor. Negatif mikro-organizmaların sebep olduğu saç dökülmeleri veya cilt pürüzleri yok oluyor. Özetle güzelliğin şifadan geldiğine inanıyorum.

 

STK’lar ve sporla da iç içesiniz. Bu duyarlılığınız ne zamandır devam ediyor, neler yapıyorsunuz bu konuda?

 Kendimi bildim bileli STK’lara destek vermeye çalışıyorum. Üniversite yıllarından beri de Sahaja Yoga meditasyonları yapıyorum. Hatta Golden Gate University’de Sahaja Yoga Club başlatmıştım. Burada gönüllü olarak meditasyon dersleri veriyordum. Shri Mataji’nin 1970 yılında başlattığı Sahaja Yoga organizasyonu, kâr amacı gütmeyen kuruluş statüsünde, dolayısı ile tüm eğitmenler gönüllülük esası ile hareket ederler ve yaşamlarını idame ettikleri meslekleri başkadır. Ben Üniversite’nin son 1.5 yılında San Francisco’da bir Sahaja Yoga aşramında yaşadım, defalarca Hindistan’ın çeşitli yerlerinde, İtalya’da ve Himalayalar’da Sahaja Yoga kamplarına katıldım. O zamandan beri de fırsat buldukça, imkânı olmayan kişilere gönüllü ders veririm çünkü ruhunu dinlendirmek herkese iyi gelir. Henüz ABD’de öğrenciliğim devam ederken yazları Türkiye’ye geldiğimde ‘Umut Çocuklarına’ meditasyon dersi veriyordum. Bunlar tiner alışkanlığı olan, sisteme entegre olmayan sokak çocukları. Benim ders verdiklerim maalesef beş yaş gibi küçük olmalarına rağmen sokakta olan çocuklardı ve bir büyük sevgisine duydukları ihtiyaçtan ötürü dersleri kabul ediyorlardı. Ders bitince, sevgi ihtiyacı ile hepsinin kedi gibi üstüme tırmanması bende iz bırakmıştır. Daha sonraki yıllarda çeşitli yuvalarda çocuklara gönüllü meditasyon dersi verdim, bunların arasında özel ihtiyaç sahibi çocuklar da vardı. 2013-2017 yılları arasında 4,5 sene Sarıyer Kireçburnu Semt evinde hanımlara Sahaja Yoga dersi verdim. Bunun son 1.5 senesi Mor Dayanışma’ın ricası ile oldu. Şiddet unsuru ile yaşam, maalesef mücadele edilmesi gereken sorunlardan biri. Yukarıda söz ettiğim gibi İtalyan NGO’larla, Gandi Charity bünyesinde Afrika’da Benin, Togo ve çeşitli ülkelerde çocuklar ve hanımlara yönelik sürdürebilir gıda yardımı konulu seyahatlere katılma imkânım oldu. Bu seyahatler sırasında Afrikalı şamanların doğal yöntemleri ile İsviçreli bilim insanların bir arada çalıştığı Sıtma ile mücadele için kurulan bir bilim merkezi açılışına katılma imkânı buldum. Bu da şifada doğal yöntemlerin teknoloji ile birleştiği zaman daha etkin olduğu düşüncemi pekiştirdi.

Ayrıca 2007-2008 yılları civarında Türk Kalp vakfı Gençlik kolu İcra Kurulu üyesiydim, aynı dönemde Nişantaşı’nı Güzelleştirme Derneği aktif üyesiydim. 2016 yılında Erdoder’e destek vermek üzere katıldım ve daha sonra gönüllü olarak yönetim kurulunda Genel Sekreterlik yaptım. Derneğin amacı Prematüre doğumda ölüm ve yaşam kadar belirleyici olan küveze erişimi, imkânı olmayan annelere sağlamaktır. Bu doğrultuda, Mardin, Sinop, Kastamonu gibi Türkiye’nin çeşitli illerde devlet hastanelerinde bebek yoğun bakım ünitesi ve küvezler sağlandı.

Ayrıca Tider’e (Temel İhtiyaç Derneği) de destek vermeye çalışıyorum.

Bunların yanı sıra 2016 yılında sokak hayvanları yararına, ‘Sokak’ ismine bir belgesel çektim. Bu belgesel Digitürk İZ TV’de yayınlanmaktadır. Burada amacım genelde karşılaştığımız, kişilerin vicdanına dokunan yürek dağlayan bir yaklaşım değil, köpeklerin hayatımıza kattığı mutluluğu ve sahiplenmek isteyenler için barınakların çeşitli ırklarda cins hayvan dolu olduğunu vurgulamaktı. Aslında cinsinin bence bir önemi yok ama belli bir ırkı satın almak isteyen kişiler aslında bu ırkta yuva ihtiyacı olan hayvanların beklediğini fark ederse, sahiplenme oranı artar diye umut ederek bu yaklaşımla kurguladım belgeseli.

GAMZE TÜYSÜZ YALGIN

CREATERRA Dijital Pazar Yeri Kurucusu

Türkiye’nin yeşil ve sürdürülebilir dijital pazar yeri: Createrra’ın kurucusu olan ve inovatif fikirleriyle fark yaratan bir kadın Gamze Tüysüz Yalgın. Bünyesinde modadan kozmetiğe; aksesuardan gıdaya birçok sektörden doğa dostu ve etik üretimi benimsemiş 150’ye yakın markayı barındıran Createrra, doğanın döngüsü ile uyum içinde gerçekleşebilecek yepyeni bir alışveriş deneyimi sunuyor.

 

Kariyerinizde neler yaptınız, eğitimleriniz ve şimdi yaptığınız iş nedir?

İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat mezunuyum. İş hayatıma Microsoft’ta başladım ve beş buçuk sene Microsoft Türkiye ve MEA organizasyonlarında çeşitli pazarlama pozisyonlarında çalıştım. 2009 yılında aldığım kararla dijital pazarlamada uzmanlaşmak için UCSD’de dijital pazarlama eğitimi almak üzere San Diego’ya gittim ve yaklaşık 1,5 sene Amerika’da kaldım. Türkiye’ye döndükten sonra Sony’de kurumsal iletişim müdürü olarak çalıştım ve daha sonra Cambridge Universitesi’nin bir parçası olan Cambridge Assessment English MENA bölge ofisinde pazarlama bölüm başkanı olarak çalıştım. İş hayatım boyunca pazarlamanın her alanında çalışma şansı yakaladım. 2007 Nisan ayında ise kurucusu ve yöneticisi olduğum CYCLE Marketing Dijital Pazarlama Ajansı’nı kurdum ve halen yerel & global markalara dijital pazarlama ve markalaşma yolculuklarında hizmet vermeye ekibimle devam etmekteyiz. Createrra’nın hikayesi aslında çok eskilere dayanıyor. Ajansı kurmadan önce hayalimde bu projeyi gerçekleştirmek vardı. Hatta markanın tescilini bile 2016 yılında aldım; fakat pazarlamadaki danışmanlık talepleri hızlı bir şekilde gerçekleşince önceliği ajans tarafına verdim ve bu proje bir süreliğine rafa kalktı. Her zaman hayalini kurduğum bu projeyi de Ekim sonu gibi hayata geçirdik. Şu an hem ajans işlerimiz hem de ‘Türkiye’nin Sürdürülebilir Pazar Yeri’ projemiz paralel olarak devam ediyor.

Kadınlar erkek egemen bir dünyada yaşamanın zorluklarını nasıl aşarlar, neler yapmak gerekir sizce?

Kendi gibi davranarak, iyi bildiği şeyleri yaparak. Aslında Createrra’da farkındalık yaratmak istediğimiz konulardan biri de bu. Yalnızca ekolojik bir pazar yeri değiliz. İnsana ve doğaya saygı duyan bir felsefemiz var. Buradaki insan kısmı çok önemli. Sosyal sürdürülebilirlik olmazsa olmaz ancak bunlar günümüz dünyasında sadece birer trend malzemesi. Benim kişisel deneyimlerimden bahsedecek olursam, açıkçası ben kendini şanslı sayan kadınlardanım. Çalıştığım global firmaların kültürlerinin getirdikleriyle beraber, ne mutlu ki cam tavanlarla tanışmadım. Üzerimde çok fazla bir erkek egemenliği ya da baskısı hiçbir zaman hissetmedim diyebilirim. Yıllarca farklı sektörlerde, farklı şirketlerde çalışmış biri olarak en büyük deneyimim, işimi doğru yapmaya çalışmak ve çok çalışmak oldu. Elbette sadece işine odaklanan ve işini doğru yapan kadınların da karşısına çeşitli zorluklar çıkıyor. Bunları görmezden gelmemek gerek. Ses çıkararak, farkındalık yaratarak herkes için daha iyi bir dünya inşa edebiliriz.

Bir kadın için en önemli şey nedir?

Bence kadınlar için en önemli şey, kendine olan güveni ile tamamen bağımsız bir şekilde kendi ayaklarının üzerinde durabilmesidir. Hiç kimseye bağlı olmadan, inandığı şeyin arkasından gidebilmelidir daima. Herkese her zaman söylediğim şey; kesinlikle ve kesinlikle, kadın erkek fark etmeksizin çok çalışmaktır. Bugünü değil, her zaman geleceği düşünerek hareket etmektir.

Güçlü, üreten ve güzel kadın olmanın kuralları nelerdir sizce?

Ben bu konuda bir kural tanımıyorum ama tek bildiğim güçlü, üreten ve güzel kadın olmak için üretmek ve iyi bir insan olmak gerekiyor. Çok çalışmak size güç veriyor ve üretmek duygusal anlamda sizi çok tatmin ediyor. Güzel kadın olma konusuna gelecek olursak da güzelliğin sırrı iyi bir insan olmaktan geçiyor bence. İş hayatında sempatik, dürüst, disiplinli ve işinizi severek yapan bir kişiyseniz zaten güzel bir insansınız demektir. İyi bir bireyin iç güzelliğinin, her zaman dışına da yansıdığına inanıyorum.

Alışveriş yapmak ve bununla ilgili bir site kurma fikri nasıl oluştu, çalışmalarınız hangi yönde?

Createrra marka tescili aslında 2016 tarihli. Bu fikirse ondan da öncesine dayanıyor. Yeni bir fikir gibi değil, yılların hevesiyle bakıyorum Createrra’ya. Doğayla her zaman iç içe bir insandım. Sürdürülebilirlik konusuysa özel olarak ilgilendiğim bir konuydu. Yıllar içinde doğayla barışık üreticilerin giderek artması benim için yeni bir umut oldu. Raflar arasındaki bu projeyi tekrar gündeme almaya bir anda karar verdim ve şimdi bu noktadayız. ‘Doğaya Saygılı Alışveriş’ mottosuyla yola çıktığımız Createrra’da, arkasında özveriyle çalışan bir ekiple birlikte harika bir yolda ilerliyoruz. Sürdürülebilirlik çatısı altında buluşabildiğimiz tüm markalara ulaşmaya çalışıyoruz ve tüketicilerin de ilgisini çekebildiğimiz için mutluyuz. Hedefimiz 2030 yılına kadar bünyemizdeki tüm markaların tam olarak sürdürülebilir olabilmesi için çalışmak. Tüketim davranışlarını daha iyi ve daha yeşil şekilde değiştirebilirsek, eminiz üretim süreçleri de bundan etkilenecek. Bugünün minik toplulukları ve üreticiler, gelecekte yepyeni sürdürülebilir markalara ilham verecek. Dolayısıyla bu macerada olduğumuz için çok mutluyuz. Farkındalık yarattığımızı şimdiden görüyoruz ve bu bizi mutlu ediyor. Createrra olarak bu projede Birleşmiş Milletler’in 2015 yılında oluşturduğu “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA)” içerisinden 12 numaralı “Sorumlu Üretim ve Tüketim” amacını kendi iş süreçlerimizin merkezinde konumlandırıyoruz.

 

Dünya Kadınlar Günü size ne ifade ediyor?

Dünya Kadınlar Günü; ilk olarak dayanışmayı ifade ediyor çünkü bu önemli günde birlik olmayı ve sesini duyuramayan kadınların sesi olmamız gerektiğini tekrar hatırlıyoruz. Createrra olarak, bizim hedefimiz de üreten kadınları desteklemek, yol gösterici olmak ve kendini ifade edebilmeleri için bir platform sunmak çünkü fırsat verildiğinde kadınların özgürce ve hürce kendi ayakları üzerinde durabileceğini inanıyoruz. O nedenle yerel üreticileri, özellikle de kadın üreticileri desteklemek Createrra’nın en önemli konularının başında geliyor.

EBRU OMURCALI

Gastronomi Danışmanı, Yazar

Yeme-içme konusundaki tecrübelerini yazdığı kitaplarla zenginleştiren, kitlelere kazandırdığı kolay ve sağlıklı tariflerle büyük beğeni kazanan ve çok okunan bir gastronomi yazarı. A Milli Futbol Takımı Gastronomi Danışmanı olarak Türk futboluna hizmet eden, yaşam sevinci katılmış tariflerle mutfakta harikalar yaratan çok güzel ve güçlü bir kadın yazar.

Kariyerinizde neler yaptınız, eğitimleriniz ve şimdi yaptığınız iş nedir tam olarak?

İ.Ü. İktisat Fakültesi, M.Ü.MBE ve Anadolu Üniversitesi Aşçılık mezunuyum. Gastronomi ile tanışmam 1999 yılına dayanıyor. Dönem itibariyle henüz gastronomi eğitimleri ve yaklaşımları popüler değildi. Ben de başlangıçta dönemin ünlü şeflerinden özel eğitimler aldım. 2003 yılında, Türkiye’de ilk konsept çorba restoranı olan “Shorba İstanbul”u açtım. Ataşehir’de halen hizmet veren restoranda Türk ve Dünya mutfaklarından 24 çorba her gün servis edilmeye devam ediyor. Restoranı işlettiğim sıralarda tariflerim çok ilgi gördüğü için “Çorbanın Kitabı”nı yazmaya karar verdim. Yayıncım sevgili Vedat Bayrak’ın projemi beğenmesi ile kitap basıldı ve şu anda 11.baskıda. Kitaplarımın yoğun ilgi görmesi sonucu ard arda yeni kitaplar geldi; ‘Binbir Gece Sofraları’ ile Arap ve Doğu Akdeniz mutfaklarına sihirli bir yolculuk, “Tatlının Kitabı” farklı bir üslupla ‘Yemek Sonrası Tatlılar’, “Çorbanın Kitabı 2”, “Makarnanın Kitabı”, “Salata Kitabı”, “Atıştırmalıklar Kitabı”, “Tatlılar – Tuzlular,” “Gazan Gaynadı Marmaris Yemekleri”, “İçecekler” ve ‘Yat Yemekleri’ olmak üzere farklı tarzlarda 11 adet yemek kitabı yazdım. Shorba restoranlarını işletirken aynı zamanda sektörde bulunan pek çok gıda markasına işletme, eğitim, ürün Ar- Ge danışmanlıkları yapmaya devam ettim. Derken reklam filmleri, gazetelerde köşe yazıları beni A Milli Futbol Takımı’nın Gastronomi danışmanlığına getirdi. Gidilecek ülkelerin mutfaklarına hakim olmak, büyük bir mutfağı ve ekibi yönetebilmek, sporcu beslenmesine uygun programlama yapabilmek ve tüm birikimimi kullanırken, aynı zamanda öğrenmeye devam ettiğim bir alanda yolculuğuma devam etmek çok keyifli.

Kadınlar erkek egemen bir dünyada yaşamanın zorluklarını nasıl aşarlar, neler yapmak gerekir?

Çalışma ortamları giderek daha rekabetçi bir hal alıyor. Kadın ve erkek ayrımından bağımsız olarak zorlayıcı aslında. Ancak çalışma ortamlarında erkeklerin kadınlara bakış açılarının, başarımızı onaylayıcı ve motive edici olmasından çok, yargılayıcı buluyorum. Gün geçtikçe bu ayrımın azalacağını da tahmin ediyorum. Eğitimin daha ulaşılabilir olması, yüksek performanslı, ayrıcalıklı ve yaratıcı kariyer arayışını her iki cinste de zorunlu kılması dolayısıyla şartlar eşitleniyor. Bu bilinçle donanımımızı arttırmak, disiplinli ve bölünmemiş bir zihinle işimize odaklanmak önemli. Bunu neden mi söylüyorum? Bizler aynı zamanda anne ve eşiz. İşteyken ruhumuzla, zihnimizle de işte olmalı, evdeyken de işi kapatmalıyız. Bunun önemini şimdi çok daha iyi anlıyorum.

Bir kadın için en önemli şey nedir?

Benim için “Anne” olmak derim. Yoğun çalıma hayatında, seyahatlerde en çok oğluma özlem duydum. Bu duygu hafife alınmayacak kadar önemli. Belki de erkekler, bizler gibi çocuklarıyla bağ kuramadıkları için iş hayatında bizleri daha duygusal görüyor olabilirler.

Güçlü, üreten ve güzel kadın olmanın kuralları nelerdir sizce?

Ayn Rand; “Soru kimin bana izin vereceği değil, kimin beni durduracağıdır” cümlesi beni hep etkilemiştir. Gücünü kendinden almak, kalbinin sesini dinlerken tutkuyla üretmek, kadın olduğunun farkında olarak ışıltını saçmak, disiplini yaşam şekli haline getirmek ilk söyleyeceklerim. Güzel kadın olmak konusu ise ilginç. Her kadının güzel olduğunu biliyorum, dezavantajlarını avantaja çevirmeyi bilmek gerek.

 

Yemek yapmak, kitabını yazmak ve tabi milli takımımıza danışmanlık vermek gibi özellikleriniz var. Bu başarıların sırrı nedir, iyi yemek nasıl olur mesela?

Yemek yaparken duygulanıp, yemek kitabı yazarken aşk romanı yazar gibi ağlamak, Milli Takım’la yapacağım her yolculukta heyecanlanmak, rüyalarımda bile yaptığım planlamaların detaylarını görmek sanırım kısaca işimi tutkuyla yapmak olarak nitelendirilebilir. Dolayısıyla tutkunun tüm işlerde başarının anahtarlarından biri olduğuna yürekten inanıyorum. Biri görmezse de evren görür.

 

Dünya Kadınlar Günü size ne ifade ediyor?

Kadınların çalışma hayatında insani koşullarda var olması olarak tanımlayabilirim kısaca. Hatta daha da ileri giderek bizim koşullarımızın iyileştirilmesi konusu çalışma hayatımızın parçası olmalı. Sadece bir gün değil, her özel günde olduğu gibi, her zaman bu konudaki yüksek farkındalığın, projelerin, etkinliklerin, sosyal sorumluluğun sürdürülebilir olmasını temenni ediyorum.

HAZAL ÖZKAN

Sanat Tarihçisi, Sanat Danışmanı ve Girişimci

 Yıllar içinde edindiği vizyonu aldığı eğitimlerle harmanlayarak üretken, dinamik, modern ve topluma karşı sorumluluk hisseden bir yapı altında geliştiren bir isim Hazal Özkan. Toplumun sanatçı ve sanatseverlerine olan inancı ile İstanbul çıkış noktalı ve global hedefleri olan Hazal Özkan Art Gallery’i iki yıllık araştırmanın ardından 2021 yılında kuran bir sanatsever ve müthiş bir girişimci. Üreten, düşünen, yaratan kadınlara örnek olan bu güçlü isim ile tüm detayları konuştuk.

Kariyer hikayeniz ve başarılarınız, eğitimleriniz ve şimdi yaptığınız iş nedir?

Lise öğrenimimi İstanbul’da Robert Koleji’nde tamamladıktan sonra Yale Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden mezun oldum. Yale’de lisans eğitimi için bulunduğum süre boyunca erken aşama teknoloji girişimlerine finans, iş geliştirme ve pazarlama alanında kar amacı gütmeden danışmanlık veren Yale Start up Consulting Group’u kurdum; Yale’deki Türk topluluğu olan Yale Friends of Turkey’in başkanlığını yaptım ve Yale School of Drama’nın bir oyununda yardımcı yönetmen olarak rol aldım. Bunların yanı sıra Yale öğrencilerine Türkçe dersler verdim. Pazarlama ve Reklamcılık sektörlerinde, marka konumlamaları ve söylemleri üzerine deneyim edindim. Ardından bir yatırım platformunda aktif rol alarak gelecek planlarının adımlarını attım. Girişim analizinden, yatırım süreçleri ve topluluk yönetimine uzanan farklı görevler üstlendim. Edindiğim vizyonu üretken, dinamik, modern ve topluma karşı sorumluluk hisseden bir yapı altında geliştirerek çalışması gerektiğine ve ait olduğu toplumun sanatseverlerine olan inancı ile İstanbul çıkış noktalı aynı zamanda global hedefleri olan Hazal Özkan Art Gallery’i iki yıllık araştırmanın ardından 2021 yılında kurdum.

Kadınlar erkek egemen bir dünyada yaşamanın zorluklarını nasıl aşarlar, neler yapmak gerekir bu konuda sizce?

Bu sorunun cevabına Virginia Woolf’tan bir alıntıyla başlamak istiyorum: “Bir kadının parası ve kendine ait bir odası olmalı.” Kadının ekonomik ve sosyal özgürlüğü güvence altına alınmadan patriyarkanın baskısından kurtulması ne yazık ki pek mümkün görünmüyor. Kadın cinayetlerinden maaş eşitliğine uzanan ve kadını kapsayan hayatın her alanında bu güvencenin en başta hukuki temelde sağlanması gerek tabii. Ayrıca toplumun en küçük birimi olan aileden başlayarak toplumsal cinsiyet rollerinin ve dayatılmış cinsiyet kimliklerinin de ortadan kaldırılması için eğitimin rolü yadsınamaz. Kadın dayanışmasının önemini de unutmamak gerek. Kadınlar talep ettikçe, taleplerinden vazgeçmedikçe ve beraber yürüdükçe ben umudumu hiç kaybetmiyorum. Ben de kendi iş kolumda kadın dayanışmasını ön planda tutmaya dikkat ediyorum. Örneğin; kurumsal kimlik tasarımımızdan genç kadın sanatçıların temsil edilmesine, halkla ilişkiler idaresinden galerideki bardakların tasarımına kadar çok çeşitli alanlarda üretken ve güçlü kadınlarla çalışmaktan güç alıyor ve gurur duyuyorum.

Bir kadın için en önemli şey nedir?

Bence bir kadın için en önemli şey; kadının kendini gerçekleştirebilmesi, özgürlüğü ve kendine inanma gücüdür. Kadınlar kendini güvende hissettiği ve kendini özgürce ifade edebildiği ortamlarda hayallerine ulaşırlar. Bunu aslında cinsel kimliğinden bağımsız tüm insanlar için söylemek mümkün ama tabii kadınlar ve LGBTQIA+lar gibi dezavantajlı gruplar için bu noktaya ulaşmak daha zor. Hazal Özkan Art Gallery’de de kadınların gücüne inanıyoruz ve yarattığımız bu ortamda kadınların hayallerine ulaşmasında onlara destek olmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz.

Güçlü, üreten ve güzel kadın olmanın kuralları nelerdir sizce?

Kadın olmanın bir kuralı yoktur. Bunun bir formülü olmadığını fark etmek, kendini olduğun gibi kabul etmek ve özel hissetmek, güçlü ve güzel bir kadın olmanın anahtarıdır. Toplumsal güzellik algılarıyla kendini sınırlandırmadan, kendi bedeninde rahat ve güzel hissetmek belki de tüm kadınlar için engebeli ama yürünmesi gereken bir yoldur çünkü bence güzelliğin tanımı kendini sevmekten gelen özgüven ve özsaygının dışavurumudur.

Sanat ve resim size ne ifade ediyor? Sanat dünyasıyla ilgili hedefiniz nedir?

Sanat bir iletişim aracıdır. Hem tarihsel bir arşiv görevi görerek yaşadığımız çağın kaydını geleceğe bırakır hem de toplumdan ve farklı disiplinlerden beslenerek bugünü şekillendirir. Sanatın başlattığı iletişim, toplumları ve kültürleri ileriye taşır. Hazal Özkan Art Gallery olarak hedefimiz, temel olarak bu iletişimi başlatabilmektir. Dolayısıyla sanat çevresinde bir topluluk oluşturmaya, ziyaretçilerimize sanat ile etkileşimlerini artırabilecekleri olanaklar sunmaya ve galerimizin yaşayan bir alan olmasını sağlamaya önem veriyoruz. Farklı disiplinlerden yararlanan sanatın farklı alanlarını bir araya getiren etkinlikler düzenlemek ve faaliyetlerimizi ABD, İngiltere ve Mısır başta olmak üzere global boyuta taşımak da başlıca hedeflerimiz arasında.

Dünya Kadınlar Günü size ne ifade ediyor?

8 Mart Dünya Kadınlar Günü; kadınların sosyal, siyasi ve ekonomik haklarını, bu hakların edinilmesi yolundaki başarısını, geliştirilmesi yönündeki taleplerini ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemini kutlayan yegane gündür. Aslında toplumun en az yarısı olan kadınların eşitliğinin yılda bir gün değil, her gün ön planda tutulması gerekse de kadın birliği ve dayanışması ile capcanlı, mor renge boyalı ve coşkulu geçen 8 Martlar içimi geleceğe dair umutla dolduruyor.

Dilek Tuncay Toros / Berna Eser

Hooqdesign Marka Kurucuları

Finans sektörü ve halkla ilişkiler alanında kariyerlerini başlatan ve uzun yıllar çalışan iki yakın arkadaş, bir süre sonra yüreklerinin götürdüğü yere varmak üzere yola çıkarlar ve kendi markalarının hikayesini yazmaya başlarlar. Bir aksesuar olmanın ötesinde son derece işlevsel bir konuma sahip ve hayatımızın en önemli parçalarından biri olan çantalara kimlik kazandırarak Hooqdesign markasını yaratan güçlü ve yaratıcı bu iki harika kadın, şimdi kendi kanatlarıyla moda sektöründe başarıdan başarıya koşuyorlar.

Kariyerinizde neler yaptınız, eğitimleriniz ve şimdi yaptığınız iş nedir tam olarak?

Berna: Halkla ilişkiler alanında uzun bir kariyerim var. Türkiye’nin pek çok önemli şirketine halkla ilişkiler, medya ilişkileri ve etkinlik yönetimi gibi konularda danışmanlık verdim, strateji oluşturdum. Şimdi ise tamamen farklı bir sektördeyim; sakladığımız değil, zamansız çantalar üretiyoruz. Çanta bir aksesuar olmanın ötesinde son derece işlevsel bir konuma sahip ve hayatımızın en önemli parçalarından biri. Sürekli bize hitap edecek bir çanta aramak yerine günlük yaşantımızı bizimle paylaşacak çantayı neden kendimiz üretmeyelim diyerek çıktık yola. Aynı düşünceler içinde olan çocukluk arkadaşım Dilek ile birlikte yola çıkarak Hooqdesign markasını ortaya çıkardık. Dilek, uzun yıllar finans sektöründe yönetici pozisyonunda görev yapmıştı. Daha sonra anne oldu ve bunun ardından kariyerinde bir değişikliğe giderek anaokulu açtı. Sekiz yıl gibi uzun bir sürenin ardından biraz ara vermeye karar vermişti ki, işte tam o dönemde birlikte hayalimizi gerçekleştirelim dedik ve Hooqdesign markamızı hayata geçirdik.

İki kadın ortağın başarısı bu marka. Peki kadınlar erkek egemen bir dünyada yaşamanın zorluklarını nasıl aşarlar sizce, neler yapmak gerekir bu konuda?

Kadınlar hiç şüphesiz çok çalışmak ve öğrenerek ilerlemek zorundalar. Aksi takdirde erkeklerin yoğun olduğu sektörlerde kariyer yapma ve belirli pozisyonlara ulaşma imkanı oldukça güç oluyor. Bununla birlikte son 15-20 yılda kadınların iş dünyasındaki varlıklarında önemli değişiklikler oldu diyebiliriz. Çünkü her geçen gün daha fazla kadın iş hayatına atılıyor, başarılar elde ediyor ve üst düzey pozisyonlara geliyor. Benzer bir şekilde kadın girişimci sayısında da çok ciddi bir artış var. Ama kadınların iş hayatında karşılaştıkları “cam tavan” bütünüyle ortadan kalktı mı derseniz, bunun yanıtı tabii ki hayır olacaktır. Eğitimleriyle, başarılarıyla, kendilerini ifade biçimleri ve etkinlikleriyle kadınlarımızın ilerledikleri yol, bu cam tavanların sayısının azalmasını ve giderek daha da incelmesini sağlıyor.

Bir kadın için en önemli şey nedir?

Kadınlar kendini tanımalı, hayatta hedefler oluşturmalı ve bu hedeflere ulaşacak tüm değerlere sahip olduğuna inanmalı, kendine güvenmeli. Kısacası, bir kadın öncelikle kendine değer vermeli. Bunun yanı sıra bir kadın için değer verildiğini hissetmek de en önemli unsurlardan biri. Aslında bu yalnızca bir kadın için değil, tüm insanlar için geçerli. Herkes sevdikleri, iş arkadaşları, çevresindeki diğer insanlar tarafından değer verilmek ister.

Güçlü, üreten ve güzel  kadın olmanın kuralları nelerdir sizce?

Kendine, çevrene, sevdiklerine ve dünyaya değer vermek, geleceğe yönelik gerçekçi planlar yapmak tabii ki. Bu şekilde baktığınız zaman hem ilerleyeceğiniz yolu daha belirgin bir hale getiriyorsunuz hem de planlarınızı daha uzun vadeli olarak kurgulayabiliyorsunuz. Günlük düşündüğünüz zaman her şey gelip geçici oluyor. Oysa ki kalıcı başarı elde etmek ve yaşama gerçek anlamda üreterek devam etmek için mutlaka geleceğinizi düşünerek hareket etmelisiniz. Bir diğer ifadeyle, gerçekçi bir bakış açısıyla ama hayallerinizden kopmadan planlar yapmalı ve bu planları hayata geçirmek için çok çalışmalısınız.

Çanta bir kadın için en önemli aksesuar, sizin çantalarınızın özellikleri nelerdir, kaç model var mesela? Üretim kısmından da biraz bahseder misiniz?

Hooqdesign markası olarak sakladığımız değil, kullandığımız çantaları üretiyoruz. Hayatı kolaylaştıran, şık ve doğa dostu ürünler geliştiriyoruz. Şu an için iki modelimiz var; bir modelimizde dört, diğer modelimizde iki renk seçeneği mevcut. Yeni modellerimizin hazırlık çalışmaları da tüm hızıyla devam ediyor. Yeni model geliştirme konusunda çok titiziz ve tam anlamıyla istediğimize ulaşmadan asla satışa sunmuyoruz. Çantalarımızda kullandığımız kumaş su itici özellikli kanvas sap kısımları doğada çözülebilir PU malzemeden üretiliyor. Hooqdesign markasının bütün üretim süreçleri Türkiye’de yapılıyor.

Dünya Kadınlar Günü sizin için ne ifade ediyor?

Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün simgesi mimozadır. Çünkü mimoza uçucu çiçekleriyle, kırılması zor dallarıyla, yaşamı yansıtan renkleriyle aslında tam anlamıyla bir kadını anlatır. Mimoza çok güçlü bir çiçektir; koparmaya çalıştığınızda size öyle bir direnir ki söküp alamazsınız. İşte biz de tüm kadınların, tüm insanlığın, Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlarken bütün kadınlarımızın güçlü, mutlu ve umutlu olmasını diliyoruz.

 

KERRY BORG

TASARIMCI

İzmir’den moda dünyasına adım atan, çiçeği burnunda tasarımcı Kerry Borg, tasarımlarıyla kendini özel hissetmek isteyen kadınlara hitap ediyor. Çocukluk yaşlarında başlayan moda tutkusunu tasarımlarına yansıtabilmenin sevincini yaşayan güçlü, üretken ve çok başarılı bir tasarımcı olan Kerry Borg; hayatının yansıması ve ikonik ilham veren stiller yaratıyor.

Kariyerinizde neler yaptınız şimdiye kadar? Eğitimleriniz ve şu an yaptığınız iş nedir tam olarak?

İzmir Saint Joseph Fransız Lisesi’nin ardından Ege Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklam bölümünde öğrenimime devam ettim. Mezun olduktan kısa bir süre sonra “Anahtar Tanıtım” reklam ajansında ‘Müşteri Temsilciliği’ yaptım.2002 yılından beri aile şirketimiz Honda Plaza Terakki’de çalışıyorum. Atletizm ve pilatesle profesyonel olarak uğraştığım dönemlerde bu branşlara ait birçok eğitime katıldım ve 2019 yılına kadar eğitmenlik yapıyordum. Şimdi ise bambaşka bir sektörde çocukluk hayallerimi gerçekleştirmek için yola çıktım.

Sizi tasarım yapmaya iten güç neydi peki?

 

Çocukluk yaşlarımda, sabahın ilk ışıklarında büyüdüğüm semt Alsancak’ın sokaklarında saatlerce vitrinleri gezip, kıyafetleri inceleyip, kendimi içlerinde uzun uzun hayal ederdim. Doğduğum ev, büyüdüğüm topraklar, coğrafya her zaman bana ilham verdi. Büyüdükçe satın aldığım elbiseleri, kendime özgü dokunuşlarla değiştirmeye başladım. Bu süreç yıllar boyunca devam etti. Bu yaratımın verdiği haz ise tarifsizdi. Tasarladığım her bir parça, benim için paha biçilmezdi. Artık moda sayesinde, kendimi ifade etmenin yolunu bulmuştum. Bu zamana kadar hayatın bana sundukları, yaşadıklarımla beraber 2019 yılında annemin vefatının getirdiği farkındalık, yıllarca ertelediğim hayalimi gerçekleştirme arzumu kamçıladı. 2001 yılından beri aile şirketimiz olan Honda Plaza Terakki’de çalışıyorum. Etrafımın bana verdiği cesaretle, özellikle annemin anısına markamı kurmaya karar verdim. Vitrin camının yansımasında kendini kıyafetlerin içinde düşleyen o küçük çocuk, hayallerini gerçeğe dönüştürmek için yola çıktı… Şimdiyse olmak istediğim yerde, ‘Kerry’nin Vitrinindeyim.’

Koleksiyonunuzun oluşum sürecinden bahseder misiniz?

Markamı yaratıyorum dediğim andan itibaren tahmin ettiğimden zor bir yolculuğa başladım. Hele ki hiçbir tekstil geçmişin yoksa bu bir öğrenim sürecine dönüşüyormuş, onu anladım. Koleksiyon mantığından bağımsız, en beğendiğim tasarımlarımı seçtim. Hayallerimi gerçeğe geçirecek birçok atölye ile görüşmeler yaptım. Üretim, etiketlerim, marka hikayem, çekimler, sunum gibi tüm detaylar ile kendim ilgilendim. Her biri ayrı detaya sahip ve her biri özel olmalıydı. Bu hem keyifli hem yorucuydu. Özellikle sokağa çıkma yasakları beni çok kısıtladı. Tam bir doğum süreci diyebiliriz. Bu da markamın benim için değerini daha da artıyor.

 

Tasarımlarınızı yaparken hedeflediğiniz kitle nedir? Nasıl bir duygu uyandırmak istiyorsunuz?

Sofistike ve cesur kadınlar. Bu markamı yaratırken çıkış noktamdı. Gençlik yıllarımda kendime uyarladığım kıyafetleri giyerken yaşadığım “Sen özel ve teksin” hissini, özgün tasarımlarımı tercih eden tüm kadınlara yaşatmak hedefim.

 

Bir kadının/erkeğin giyiminde olmazsa olmaz noktalar nedir sizce? Sizin ürünleriniz bu kategoriye giriyor mu?

Olmazsa olmaz en önemli şey bence moda olanı değil, sana yakışanı giymek. Giydiğinle özgürce hareket edebiliyorsan ve kendini güzel hissediyorsan doğru kıyafeti giymişsindir. Evet, benim tasarımlarım da bunları sağlıyor.

Ürünlerinize online dışında ulaşmak mümkün mü? Yoksa sadece online alışveriş üzerinden mi satın alınabiliyor?

Tasarımlarıma kerry-borg.com sayfasından online olarak ulaşılabilir. Web sitem üzerinden yapılacak olan satışım KerryBorg markasına özel şekilde tasarlanıyor. E-ticaret sitesi gibi olmayacak ilk etapta. Müşteri beğendiği ürünün fiyatını vs. iletişim hattımızdan öğrenebilecek. Şimdilik sanal bir mağaza diyelim.

 

Kadınlar erkek egemen bir dünyada yaşamanın zorluklarını nasıl aşarlar, neler yapmak gerekir sizce?

Kendi ayakları üzerinde durarak! Özellikle korona döneminde birçok kadın bugüne kadar keşfetmediği yönlerini keşfetti. Üretti, para kazandı. Belki de çağımızın vebası olan hastalığın toplumumuza en büyük faydası bu oldu.

Bir kadın için en önemli şey nedir?

Bir kadın için en önemli şey; kendi değerini bilmek, özsaygını korumak ve bu çerçevede hayatını idame ettirmek olmalı bence. Böylece hayata karşı çok daha güçlü duracaklardır.

Güçlü, üreten ve güzel kadın olmanın kuralları nelerdir sizce?

Kaç yaşında olursa olsun, öncelikle kendini sürekli geliştirmek. Özellikle kimsenin gölgesinde kalmadan yaşamak ve yeteneklerine sahip çıkmak çok önemli. Mümkünse asla hayallerinden vazgeçmemek de var tabii. Kendini güzel hissetmek fiziksel boyutun da çok ötesinde, herkesin ve her hayatın kusursuz bir şekilde filtrelendiği bu çağda doğallığını korumak; işte güzellik budur.

Dünya Kadınlar Günü size ne ifade ediyor?

Kendinden emin, değerinin farkında olan her kadın için çok önemli bence Dünya Kadınlar Günü. Özellikle tüm dünyada kutlanan bu özel gün, tüm kadınlara bunu hatırlatıyor aslında.

 

LEYLA ALBAYRAK

Çocuk Cast Ajansı olan Layla Şirin Ajansı Kurucusu

15 yaşında Bulgaristan’dan gelip sektörde hiç dil bilmeden çalışmaya başlayan ve 21 yaşında kendi ajansını kurarak iş hayatına atılan bir kadın girişimci ile beraberiz. İş dünyasında 30.senesini kutlayan ve çalışanlarının tamamı kadın olan, Türkiye’nin ilk ve tek çocuk cast ajansı Layla Şirin Ajans’ın kurucusu Leyla Albayrak; güçlü, güvenilir ve başarılı kadınlara en güzel örneklerden biri.

Kariyerinizde neler yaptınız bugüne kadar? Eğitimleriniz ve şimdi yaptığınız iş nedir, merak ediyoruz açıkçası?

1991 yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç ettikten sonra koreografi eğitimi aldım. O dönemin en büyük ve önemli defilelerinde iyi isimler ve mankenlerle çalıştım. Uzun yıllar koreografi eğitmenliği yaptım. Koreograf olarak girdiğim bu sektörde yıllar içerisinde yolum biraz evrildi, Türkiye’nin ilk ve tek çocuk & genç cast ajansı olan ‘’Layla Şirin Ajans’’ı kurdum. 30 yıldır bütün dizilerin, reklamların ve filmlerin başrol çocuk oyuncularını sektöre kazandırdım. Çocuk oyuncuların yanı sıra günümüzdeki dizilerin başrol gençlerini ve yıldızlarını çocukluklarında keşfedip, yetiştirerek sektöre kazandırdım. Pantene Altın Kelebek Ödüllerinde 7 yıl üst üste En İyi Çocuk Oyuncu kategorisinde ödül alan oyuncular, kurmuş olduğum Layla Şirin Ajans oyuncularıydı. Halen sektörde konum olarak önemli bir noktadayız ve bu anlamda 30 yıl önce bu şekilde bir ilki gerçekleştirdiğim için mutluyum.

Siz de güçlü bir kadınsınız, özellikle iş hayatında. Sizce kadınlar, erkek egemen bir dünyada yaşamanın zorluklarını nasıl aşarlar, neler yapmak gerekir bu konuda?

Çok çalışmak ve azimli olmak! Ben kadın gücüne ve ruhuna çok inandığım için yıllardır ekip arkadaşlarımı da oluşturup seçerken kadınlardan yana tercih ediyorum. Ajans bünyemizde çalışan tüm çalışma arkadaşlarımın kadın olmasına önem veriyorum. Biz kadınların inanıp da peşinden gittiğimiz bir işin veya oluşumun olmaması mümkün değil. O yüzden çok çalışıp, azimli olduğumuz sürece önümüzde hiçbir engelin durabileceğine inanmıyorum.

Bir kadın için en önemli şey nedir hayatta?

Bence kendisini sevmesi ve kendisine değer vermesidir. Bir başkasının onu sevmesini ya da değer vermesi beklentisi içinde olmadan sadece kendi benliği ve ruhu için kendisini sevmesi, kimsenin ona veremeyeceği değeri bile en üst seviyede kendisine vermesi gerektiğini bilmesidir. Bu dünyada biz kendimize değer verip önemsemezsek, bir başkası bizim değerli olduğumuzu düşünmez.

Güçlü, üreten ve güzel kadın olmanın kuralları nelerdir sizce?

Ben, en önemli kuralın istikrarlı duruş olduğunu düşünüyorum. Siz duruşunuzdan ödün vermeden, azim gösterip çalıştığınız bir şeyin başarılı olmaması imkânsız. Duruş, karakterimizi oluşturur. İstikrarlı oluş başarıyı tetikler. Bu ikisini kaybetmediğimiz sürece güçlü, üreten ve güzel kadın olabiliriz.

Ajans, menajerlik ve çocuklar arasında nasıl bir bağ kurdunuz?

İçimde büyümeyen bir çocuk ruhu var. Bu ruh beni enerjik kılıyor ve besliyor. Galiba içimdeki bu çocuk ruhunun peşinden gitmem bu süreçte çok etken oldu. İlk kez Türkiye’de bir çocuk & genç cast ajansı kuruldu ve bu benim yaptığım bir başarıydı. Çocuklarla çalışmak, onların oyunculuk serüveninde öğretici ve yol gösterici olmak çok güzel bir duygu. Çocukların o masum ruhu ve enerjileri beni sürekli enerjik olmaya, üretmeye, hep daha ileride olmaya itiyor. Bu yüzden ben çocuklar için yeni oluşumlar ve fikirler üretip geliştirirken çocukların ruhu beni besliyor ve beraber daha iyi işler ortaya koyabiliyoruz.

Dünya Kadınlar Günü sizin için ne ifade ediyor?

Dünyadaki tüm kadınların bir gün eşit şartlar ve haklara sahip olabileceği inancımı kaybetmememi sağlıyor. Kadınlar dünyanın her yerinde ve her alanında başarılı olabilir. Eşit şartlar ve haklar sunulduğu takdirde biz kadınların gücünün önünde hiçbir engel duramıyor. Bu özel gün bana bir gün tüm kadınların eşit haklara ve fırsatlara sahip olabileceğini hatırlatıyor.

 

NATALİ BAL DUVARCI

SENTINUS WELLNESS SPA KURUCUSU

Kozmetik ve güzellik sektöründe uzun yıllar profesyonel olarak çalışmalarını sürdürdükten sonra, kendi işinin patronu olmak üzere yola çıkan, çok çalışkan ve başarılı bir girişimci. Son yılların en çok tercih edilen SPA kavramını kendi markası ile taçlandıran Natali Bal Duvarcı gerçek bir sağlık ve güzellik kadını.

Kariyerinizde neler yaptınız, eğitimleriniz ve şimdi yaptığınız iş nedir tam olarak?

Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde okurken, uzun yıllardır ilgi duyduğum güzellik sektörüne 1990 yılında güzellik uzmanlığı branşında eğitim alarak adım attım. LCC Güzellik Uzmanlığı Eğitim Kurumu’ndan mezun olarak burada 1 yıl estetisyen olarak görev yaptım. Uzun yıllar sürecek, beni bugünlere kadar getirecek kariyer hayatımın dönüm noktası olan İnanır Group’ta Rosa Graf markasının ‘Ürün Uzmanı’ olarak göreve başladım. İlerleyen yıllarda Stagecolor ve Babor, Sothys, Depileve, Shui Tu ürünlerinin ürün müdürlüklerini gerçekleştirdim. Bu zaman süreci içerisinde Babor markası çatısında Türkiye ve Dünya’da birçok güzellik salonu, güzellik merkezleri, otel ve otel zincirlerinde Dubai Burj el Arab ve Lagos Sheraton otellerinin SPA ürün ve eğitimleri konusunda organizasyonları başarı ile gerçekleştirdim. İnanır Group‘taki 18 yıllık çalışma hayatımı artık spa işletmesi ve danışmanlığı yapmak üzere noktaladım. 2011 yılında Sentinus Wellness Spa markasını kurarak kendi yoluma devam ettim. Şu anda 3 otelin spasını işletmekteyim. Hilton Bosphorus Otel – Harbiye, İstanbul, DoubleeTree Hilton Esentepe – Mecidiyeköy, İstanbul, Spektr Boutique Hotel – Yalıkavak, Bodrum spalarından sorumluyum.

Güçlü ve sürekli başarıya koşan bir kadın olarak kadınların erkek egemen bir dünyada yaşamanın zorluklarını nasıl aşmaları gerektiğini düşünüyorsunuz? Neler yapmak gerekir bu konuda?

Kadınların ayakları yere basmaya erken başlar, özellikle toplumun getirdiği şartlardan dolayı daha çabuk büyürler. Sonrasında sosyal çevre, eğitim durumları ve karakterleri onların ne kadar sağlam durduğunu gösterir. Aile ve çevre şartları da çok etkendir. Eğitim ve görgü çok önemlidir. Kadının karakterini de hiçe saymamak gerekir tabii ki.

Bir kadın için en önemli şey nedir hayatta sizce?

Ailesi varsa çocukları, sosyal çevresi ve iş hayatıdır.

Peki güçlü, üreten ve güzel bir kadın olmanın kuralları nelerdir sizce?

 

Ayakta durmak ve hep dimdik kalmak. Her işte başarılı olmak için daha fazla çalışmak.

 

SPA ve güzellik kavramları nasıl bir bütün oluşturmaktadır?

Spa‘da yapılan tüm bakımlar güzellik ve sağlık içindir. Hamam ve vücut bakımları cildi güzelleştirir. Misafirlerimizi zihinsel ve bedensel olarak farklı atmosferlere sürükler, ruhu okşar ve dinginlik kazandırır, böylelikle kişi kendini iyi hisseder ve güzellik sonrasında kendiliğinden oluşur.

 

Dünya Kadınlar Günü size ne ifade ediyor?

Kadınlara değer verilen, aslında her gün de bu hissin yaratılmasını hatırlatan bir gün.

Sena Tüfekçi

 Muaj Marka Kurucusu  ve Muaj Agency – Sosyal Medya Ajansı

 

Görsel sanatlar, medya ve tasarımcılık alanında kendini geliştiren, işine saygı duyan, emek veren, donanımlı, çalışkan ve çok güzel bir genç kadın Sena Tüfekçi. Birikimlerini partnerleriyle paylaşmak üzere Muaj Ajans’ı kurdu. Sosyal medya & reklam yönetimi, içerik üretimi, prodüksiyon ve PR hizmetiveren bir oluşum yarattı.

 Bugüne kadar kariyer planlamanızda neler yaptınız?

Güzel Sanatlar Fakültesi – Sinema Televizyon mezunu olmak ve birçok farklı branşta çalışmak kariyerimi şekillendiren ilk adım oldu. Star TV’de Programcılık ve kurgu departmanında başlayan serüven, TRT Çocuk’ta yönetmen asistanlığı, beraberinde haber spikerliği, dizi ve film setlerinde reji ve reklam ajanslarında post prodüksiyon sorumlusu, sosyal fayda iletişimi yapan bir ajansta yapımcı yönetmenlik ve Pr ajansında Pr ve İletişim, tasarımcı ve marka iletişimi sağladığım süreçte oyunculuk ve modellik yaptım. Tecrübe edindiğim birçok işi birleştirmek istiyor olmam bana Muaj’ı getirdi.

Ajansınızı ne zaman kurdunuz, ne isim verdiniz?

Markamızın ismi Muaj. Bireysel olarak aldığım işler devam ederken, takı markası olarak 2018 yılında aktif oldu.2020 yılında, sosyal medya ajansı olarak faaliyete geçti. Bu hizmetleri, Muaj Agency bünyesinde sürdürüyoruz.

Nasıl hizmetler veriyorsunuz, iletişimin anlamı size göre nedir?

 Muaj Ajans olarak sosyal medya & reklam yönetimi, içerik üretimi, prodüksiyon ve pr hizmeti veriyoruz. İletişim bizim için samimiyet demek. İlerlemek ve fayda sağlamak için gereken en önemli şeyin güven ve iletişim olduğunu düşünüyoruz.

 Müşteri portföyünüz kimlerden oluşuyor?

Otelden, restauranta, takı tasarımcısından, kafeye, kurumsal firmalara ve bireysel sosyal medya hizmeti almak isteyen kişilere birçok farklı partnerimiz var.

Pınar Süt, Kısık Ateş, Kutman, Mercure Hotel, Huqqabaz, Beyoğlu Çikolatacısı, Sunset Magic Studio, Karaman Turkcell Bayii gibi firmalarla iş birliğimiz sürüyor.

İçerik üretimi ve prodüksiyon çalışması olarak Bashaques, Reis Kuyumculuk,

Wear Sisters, Gökçe Kömürcü Cosmos gibi bazı tasarımcı ve markalar ile de proje bazlı çalışıyoruz.

 

En etkili iletişim size göre nasıl olmalıdır?

 Zaman ve düzen bize ne getirirse getirsin, sadece samimiyetin olduğu iletişim gerçek bir iletişimdir. Yüz yüze, nazik, heyecan ve sevgi dolu.

Sosyal sorumluluk projeleriniz oluyor mu?

Tabii ki. Bu konu bizim için çok önemli. Proje aşamasında olan fikirler var.  En son da sokak hayvanları ile ilgili dahil olduğumuz bağış kampanyası oldu. Tabii bunların bir proje olmasına gerek duymadan, var oluşumuza dahil edebilmeye gayret ediyoruz.

 

Bugüne kadar yaptığınız işlerden unutamadığınız bir etkinlik var mı?

Markamızın 1. yılında beklemediğimiz kadar çok kişinin yanımızda olması, çiçeklerle gelmesi ve gerçek desteği hissetmek bu zamana kadar yaptığım tüm etkinlik ve organizasyonlardan çok farklı ve unutulmazdı.

 

Ajans-müşteri ilişkilerinde nelere dikkat edersiniz?

İyi niyet –  Güven – Samimiyet

 

Ajansınızın bundan sonraki hedefleri nelerdir?

Muaj bir platform. Durmayan ve tek bir yönü olmayan bir marka olarak yolculuğuna devam etmesi için çalışmak. Yurt dışında devam eden çalışmalarımızı arttırmak ve yakın zamanda ekibimizi büyütmek. Muaj’la özgür olmayı, yolda olmayı, hikayeler anlatmayı, hikayemizi anlatmayı ve iyi ki demeyi hedefliyoruz.

ŞEYDA SÖYLER

Shyler’s Cosmetics Kurucusu, Güzellik & İfade Danışmanı

Çok küçük yaşlarda güzellik ve kozmetik sektörüyle tanışan, kendisi de bir o kadar güzel olan kadın girişimci Şeyda Söyler ile beraberiz. Güzellik ve ifade danışmanlığı ile birçok başarıya imza attıktan sonra tecrübesini, bilgisini bir kozmetik markası ile pekiştiren Şeyda Söyler’in yeni markası Shyler’s; kadına dair birçok ürün gamını içinde barındıran yeni, sağlıklı, doğal ve niş bir marka. Makyaj yapmayı, sağlıklı bir cildi ve güzel görünmeyi hedefleyen kadınlar için bu marka çok kıymetli.

Kariyerinizde neler yaptınız şimdiye kadar? Eğitimleriniz ve şu anda yaptığınız iş nedir tam olarak?

Yaklaşık 15 yıldır güzellik sektörüne ve birçok insana emek verdim. Neredeyse çocukluk yıllarımda başladığım bir sektör. Kendi alanımda birçok başarı ödüllerim ve birincilik sertifikalarım var. Kalıcı makyaj eğitmeni ve hocasıyım aynı zamanda. Şimdi ise Nişantaşı’nda bir güzellik merkezine ve Shyler’s adında bir kozmetik şirketine sahibim.

Uzun yıllardır çalışan bir kadın olarak, kadınlar erkek egemen bir dünyada yaşamanın zorluklarını nasıl aşarlar sizce?

Biz kadınların, “sırtını birilerine yaslama” mantığı yok olmadığı, erkeği kurtarıcı olarak görme algısı değişmediği sürece erkek egemen toplum kaçınılmaz. Bana kalırsa hal böyle olunca pek de kızmamak gerek yaşananlara. Ne ekersek onu biçiyoruz çünkü. Öncelikle kendi ayakları üzerinde duran ve kendine inanan küçük kızlar olarak yetiştirilmeliyiz kızlarımızı. Bir kadının ileriki yaşlarda ne olacağı ve nasıl yaşayacağı çocukluğunda nasıl bir algıyla yetiştirildiği algoritma ile birebir bağlantılıdır. Bu yüzden kız çocuklarımızı büyütürken kendi merkezlerinde, kendi ihtiyaçları için kimseye gereksinim duymamaları gerektiğini öğreterek yetiştirmeliyiz.

Bir kadın için en önemli şey nedir hayatta?

Bu soruyu yanıtlarken kendimden yola çıkarak cevap vermek istiyorum. Bir kadın için en önemli şey, kendisine saygı duyabileceği seçimler yapmasıdır. Kendi yolculuğunda önce kendi saygısını kazanmış olan her insan toplum tarafından da saygı görecektir.

Güçlü, üreten ve güzel  kadın olmanın kuralları nelerdir sizce?

Gücümü tamamen kendime olan sevgi, saygı ve özüme verdiğim değerden alıyorum diyebilirim. Tabii ki işime olan bağlılığım da bana başarıyı getirerek kendimi daha da güçlü hissetmemi sağlıyor. Her gün işimin üzerine yenilikler katarak yol alıyorum ve bu beni daha da güzelleştiriyor. Kurallarına gelecek olursak disiplin, kararlılık ve önce kendini sonra da yaptığın işi çok sevmek diyebilirim.

Güzellik ile kozmetik nasıl bir bütün oluşturmaktadır?

Sağlıklı ve güzel olmak, insan mutluluğunun öncelik taşıyan bir öğesidir. Modern yaşamda insanlar görüntüleriyle ve estetik imkanlarıyla farklı olmaya çalışmaktadırlar. Bu bağlamda, özellikle kadınlar, fark edilme ve dikkat çekme amacıyla makyaj, cilt bakımı ve kendilerine daha iyi gelecek ürünleri kullanarak sosyal ve saygınlık ihtiyaçlarını tatmin yoluna gitmektedirler. Kozmetik ve güzellik sektörü tam da bu noktada onlara hizmet ediyor diye düşünüyorum.

 

Dünya Kadınlar Günü sizin için ne ifade ediyor?

8 Mart tarihinde kutlanan Dünya Kadınlar günü emekçi kadınlarımızın günüdür. Cumhuriyetimizin odak noktasında yer alan kadınlarımız, modern ve çağdaş günlere gelmemizde önemli görevler başarmışlardır. Gerek annelerimiz, gerekse kendi işlerine ve hayatlarına emek veren çalışan kadınlarımız olsun kendi hayatlarında ve hikayelerinde tüm tarihimize kendi imzalarını atmış oluyorlar. Bütün kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor, eşitlik, özgürlük ve mutluluk dolu bir yaşam sürmelerini diliyorum.

What do you think?

Written by bestylemagazine

Nebil Özgentürk’ün “Kadınlarımıza Saygı” Projesi

Bella Maison ve KEDV Dayanışması ile Deprem Bölgesindeki Yüzlerce Kadının Hayatı Yeniden Yeşerecek!