in

KLIMT’DEN ALTIN “ÖPÜCÜK”

Şüphesiz kimi için yılın en özel, heyecanlı günü iken kimi içinse belki de yılın en uzun, bitmek bilmeyen, etrafta bir çift gördüğünde kendine sımsıkı sarıldığı bir gün. Kimine de kapitalist sistemin dayattığı içinde koskoca bir almak eyleminin olduğu sıradan bir gün. Ve işte karşınızda tüm sıcak renkleriyle, takvimin en kalpli günü sevgililer günü.

 

Üzerine belki de en çok söz yazılan, filmlere konu olan, şiir dediğin zaman akan suların durduğu üç harfli, naif, kırılgan, nerede karşımıza çıkacağı belli olmayan, insana ait böyle duygular da varmış dedirten bu duyguya bir de avusturyalı sembolist ressam, kadınlara olan düşkünlüğü ile bilinen yengeç burcu Gustav Klimt’ in gözünden bakalım. ” Altın çağı ” denilen döneminde doruk noktasına ulaştığı ” The Kiss ” isimli en çarpıcı eserini buraya usulca konduruyorum.

 

1902 yılında Sezession Sarayı’ nda Beethoven sergisi düzenlenmişti. Klimt bu sergi için üç duvar üzerine alçı panelden oluşan ” Beethoven Frizi’ ni yapmıştı. Beethoven’ ın anısına yapılan bu çalışmalarının ardından Brüksel’ deki Stoclet Palais’ in yemek odasını süsleyen bir dizi duvar resmi yapan Klimt mozaikteki ustalığını ortaya koyar ve serinin ” Tamamlanma ” başlıklı kısmı için ” Öpücük ” eserini yaratır. Resimde birbirine sarılmış erkek ve kadın figürü bulunmaktadır.  Eserlerinde birbirine sarılan insanları betimlerken erkeğin yüzü gösterilmezken tüm odak noktası kadına yapılır. Kadının başının yana yatık olması dönem resimlerindeki kesik başlı figürlerle benzerlik taşır. Kesik baş, sembolist sanatta oldukça karşımıza çıkan temalardandır. Erkeğin kıyafetinde geometrik şekiller göze çarparken, kadının kıyafetindeki çiçek motifli desenler titizlikle kullanılmıştır. Klimt’ in çiçeklere duyduğu aşk atölyesini kır çiçekleriyle doldurmasına sebep olmuştur. Erkeğin kafasında asma yapraklarından taç bulunur ve kadının da saçlarında yine çiçeklere rastlarız. Her ikisinin de giysisi altın rengidir. Klimt’ in zanaat bilgisini resimlerinde oldukça hissederiz. Babasının kuyumcu olması sebebiyle altın sanatıyla tanışır ve bu durum ileride oldukça işine yarar. Resimdeki pırıltılı fonu oluşturmak için altın tozuyla yapılan bir kaplama tekniği kullanmıştır. Klimt’ i etkileyen bir başka ilham kaynağı ise İtalya’ nın Ravenna şehrine yaptığı seyahattir. Orada görmüş olduğu altın Bizans mozaiklerinden oldukça etkilenmiştir. Eserlerinin öncelikli ana konusu her zaman kadın figürleri olmuştur.

 

” Öpücük ” tablosu zamanında hakettiği ilgiyi görememiş, ancak daha sonra üzerindeki çiçek desenleriyle 68 kuşağının çiçek çocuklarını etkilemiş ve hak ettiği üne kavuşmuştur. Bu tek vücut olmuş tutku dolu ve gerçeküstü resim insanı derinden etkilemekle kalmayıp, kadın ve erkeğin muhteşem uyumunu, aynı zamanda farklı dünyalarını ve doğadaki dengesini gözler önüne seriyor.

1908 senesinde ” Öpücük ” adlı eser, ” Kunstschau ” ( Sanat Gösterisi ) isimili bir sergide gösterilir. Fakat bu sergi çok eleştiri alır ve finansal açıdan da olumlu sonuçlar getirmez. Ancak Gustav Klimt’ in bu başyapıtı gözden kaçmaz ve sergi sona ermeden Avusturya hükümeti, ” ulusal eser ” kabul ederek resmi satın alır.

Gustav Klimt 1862 – 1918 tarihleri arasında yaşamış, on dört yaşına geldiğinde Viyana’ da Uygulamalı Sanat Okulu’ nda eğitim almaya başlamıştır. Duvar resimleri, eskizler ve pek çok farklı eserleriyle sanat dünyasında yerini almıştır. Resimlerindeki kadın figürünün gelişmesinde ailesindeki kadınların rolü büyüktür. Özellikle kız kardeşleri, annesi ve hatta küçük kız yeğenini bile betimlediği çalışmalarının sayısı oldukça fazladır. 1897′ de Klimt, Viyana’ da bir grup meslektaşı ile dönemin akademik sanat anlayışına karşı duran Viyana Sezesyon Grubu’ nun kurucularından oldu. Hayatı boyunca çoğu eserinin sansürlendiğini, tepki aldığını söyleyebiliriz. Hatta bir keresinde sansür engelini aşmak için resme ağaç motifi eklemek zorunda kalmıştır. Grup, ” Kutsal Bahar ” adındaki dergi ile ” art nouveau ” denilen sanat anlayışını yaymaya çalıştılar.

 

1918 senesinde hayata gözlerini yumduğunda ‘ Johanna Staude’ nin Portresi ” ve ” Gelin ” tabloları yarım kalmıştı.

What do you think?

Written by bestylemagazine

Gözde Kansu & Engin Tozak Backstage

Burberry Londra Moda Haftası’nda LGBT haklarına dikkat çekti