in

BOTERO’NUN KADINLARI

Her tarafımız bahar kokarken sıcak yaz günlerine, tuzlu saçlara, güneş yağı kokularına, üzerimizde her rengin bir başka durduğu, bol buzlu, ritmi yüksek yaz günlerine de geri saymaya başlayabiliriz. “Yaz yaklaşıyor” cümlesi içerisinde neşe, coşku gibi majör duygular barındırsa da; bir diğer tarafı selülit, maydanozlu su, bikini mi mayo mu gibi antioksidan duygular içerir.

Sosyal medya, çevremiz, her gün yanı başımızda çıkan hap bilgiler, göz açıp kapama hızında ilerleyen estetik dünyası, -meli, -malı ekleriyle nasıl olmamız gerektiğini ince ince hissettiren sohbetler, görseller, filtresi bol, doğal görünümlü plastik hallerimiz… Kalçamızın ne kadar çıkık olması gerektiği, iç bacakların birbirinden uzaklık mesafesi, karın kaslarımızın kuvveti yarış halindeyken bundan muaf olmak zor. Yarışı, önce kendi sağlığımız için değiştirdiğimiz, keyifli, sağlıklı alışkanlıklar haline dönüştürürsek, her şey daha da hafiflemez mi? Tüm dolgu maddeleri, zamanı gelince kullanmak üzere az ötemizde durmaya devam etsin. Gelin biz Botero’nun oldukça etine dolgun, cesur, her bir kıvrımı hayranlık uyandıran şişman kadınlarına bakalım.
21. yüzyılın en çok merak uyandıran sanatçılarından olan Kolombiyalı ressam Fernando Botero ve onun şişman figürleri, resimlerini hemen tanımamızda oldukça kolaylık sağlar. Üslubu bol kalorilidir. Bunun sebebini ise şöyle açıklıyor; “Şişman güzeldir, çünkü şişman insanlar diğer insanların yüzünde hemen bir gülümseme yaratma kabiliyetine sahiptirler, sempatiktirler. Bu yüzden resimlerimde şişman figürleri kullanıyorum.”

Bugünkü dünyanın estetik anlayışına, dayatılan kadın profiline başka bir açıdan bakar ve güzellik kavramını sorgulamaktan çekinmez. Hatta kendisinden “şişman ressamı” olarak bahsedilir. Eserlerinde orantısız, abartılı vücutları, hayvanları, tarihi olayları, kendi kültürüne ait olanı yansıtırken tuvalde hep bir mizah ve ironi vardır. Kış aylarını sık sık Meksika’da geçiren Botero, orada sirklere karşı ilgi duymaya başlar ve eserlerinde sirk yaşamını ironik bir şekilde ele alır. Kendini koyu Kolombiyalı gören Fernando Botero’nun resimlerinde, Latin Amerika kültürü önemli ölçüde yer alır. Sokaklar, evler ve dans eden insanlar göze çarpar. Botero’nun en ünlü eserleri, Rönesans’a imza atmış sanatçıların başyapıtlarını kendi üslubu ile yeniden ele aldığı resimlerdir. Leonardo Da Vinci’nin “Mona Lisa”sı, Jan Van Eyck’ın “Arnolfi’nin Düğünü”, Velazquez’in “Nedimeler”i bulunmaktadır. Eserlerine bakınca, yüzünüzde tebessüm belireceği ve mutlu olacağınız kesin.

Sanatçı Profili
Hayattayken değeri anlaşılan ekspresyonist ressam, heykeltıraş Fernando Botero Angulo, Kolombiya’da dünyaya gelmiştir. Eğitimini İspanya’da, San Fernando Güzel Sanatlar Kraliyet Akademesi’nde tamamlar. 16 yaşına geldiğinde, Kolombiya gazetesinde ilk çizimleri yayınlanır. 1952 senesinde Bogota’da çalışır ve ilk kişisel sergilerini açar. 1959’da ilk ödülünü “Salon de Artistas Colombianos”dan alarak dikkat çekmeye başlamıştır. Sanat eğitimi için Fransa’ya gider. Gençlik yıllarında boğa güreşçisi olmak isteyen Fernando, doğduğu şehir olan Medellin’de matador kursuna gitmeye başlar. Fakat 300 kilo bir boğa ile göz göze gelip çarpışınca, bu sevdasına veda eder ve ressamlığa, heykeltıraşlığa başlar. İlk yağlı boya çalışmasında da, bir boğa güreşçisini resmeder. Şişman ve yuvarlak hatlı insanlar çizmesiyle önem kazanan ressamın, yine bu üslupta heykelleri bulunuyor. 84 yaşında olan, 3000’den fazla tablosu, 200 kadar heykeli bulunan Botero’nun sanata olan katkısı yadsınamaz. Dünya’nın önemli şehir ve meydanlarında heykelleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; Champs Elysees’de (Paris), Palazzo Pitti’nin önü (Floransa), Park Avenue (New York).

Simge Kansu

 

What do you think?

Written by bestylemagazine

Beyonce ve Jay-Z’den yeni albüm: “Everythıng Is Love”

Rüzgar Sörfü Sporcumuz Lena Erdil Dünya İkincisi Oldu!